Av. Nevin Ömeroğlu Demirel, kendi işlerini sürekli olarak yerine getiremeyecek kişilerin haklarının korunmasını amaçlayan “Vesayet”in hukuki detaylarını anlattı.
İstanbul Barosu avukatlarından Av. Nevin Ömeroğlu Demirel çeşitli sebeplerle kendi işlerini sürekli olarak yerine getiremeyecek kişilerin haklarının korunmasını sağlayan “Vesayet”in hukuki detaylarını kaleme aldı.
Av. Nevin Ömeroğlu Demirel’in Vesayet konulu yazısı:
Vesayet; çeşitli sebeplerden dolayı kendi işlerini sürekli olarak yerine getiremeyecek durumda olan ve bu sebeplerden dolayı koruma altına alınması gereken kişilerin korunmasını sağlayan hukuki kurumdur. Vesayette amaç vesayet altına alınan kişinin menfaatlerini koruyarak onun zarara düşmesini önlemektir.
Vesayeti gerektiren haller zorunlu olarak ortaya çıkabileceği gibi ilgili kendisinin vesayet altına alınmasını da isteyebilir. Vesayeti gerektiren haller;
-yaş küçüklüğü; kural olarak her küçük velayet altında bulunur. Ancak bazı hallerde velayet kaldırılabilir. İşte bu hallerde, yani küçüğün velisi yoksa o küçüğe vasi atanır.
-kısıtlama sebepleri; bu sebepler temelde 4 alt başlık altında toplanmaktadır. Bu başlıklar;
1.Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı; burada her akıl hastalığı veya zayıflığı değil, belli şartlara tabi akıl hastalığı veya zayıflığı halinde kısıtlama gündeme gelir. Bunu kanun koyucu “işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin” şeklinde ifade etmiştir. Yani akıl hastalığı veya zayıflığı olan kişinin kısıtlanması için 3 halden biri gerçekleşmelidir. Bu kişi ya kendi işlerini yerine getiremiyor olmalı veya bu kişiyi korumak ve bakmak için sürekli yardım gerekmeli 3.ihtimalde bu kişi başkalarının güvenliğini tehlikeye sokmalıdır. Akıl hastası olan Mehmet kendi işlerini kendisi görüyor ve bakıma ihtiyacı olmasa bile yaşadığı bölgedeki çocuklara karşı şiddet uyguluyorsa bu durumda Mehmet bu sebepten kısıtlanacaktır.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlama halinde hakim resmi sağlık kurulu raporu almak zorundadır. Resmi sağlık kurulu raporuna bakan hakim vereceği karardan emin olamazsa ilgiliyi dinleyebilir.
2.Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim; bu ihtimalde kişinin kısıtlanması için kendisini veya ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesi ve bu yüzden sürekli korumaya ve bakıma muhtaç olması söz konusu olmalıdır. 80 yaşındaki bir kişinin artık yaşlandığını düşünüp, zor duruma düşecek olan çocuklarını düşünmeden tüm mallarını elden çok cüzi rakamlara çıkarmasında bu sebebe dayanan kısıtlama söz konusudur. Ancak burada hakim vesayet altına alınacak kişiyi mutlaka dinlemelidir. Bu ihtimalde bu kişinin kısıtlanması akıl hastalığı söz konusu olmasa bile savurganlık yüzünden söz konusu olacaktır.
Aynı şekilde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/5300E sayılı kararında sürekli kumar oynamanın da kişinin kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açması halinde kısıtlanmasına neden olacağına hükmetmiştir.
3.Özgürlüğü bağlayıcı ceza; 1 yıl veya daha fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Süre 1 yılın altındaysa bu durumda kişi kısıtlanmayacaktır.
4.İstek üzerine; bunun için 4 ihtimal söz konusudur. Kişi yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebeplerinden birinin söz konusu olması halinde işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat ederek kısıtlanmasını ve kendisine vasi atanmasını isteyebilir. Yani yaşı oldukça ilerlemiş bir kişi akıl hastalığı veya zayıflığı olmasa da veya savurganlık sebebiyle kendisine vasi atanmasının şartları oluşmasa da işlerini gerektiği gibi yönetemiyorsa kısıtlanmasını isteyebilir. Akıl hastalığı ve zayıflığında olduğu gibi burada da hakim kısıtlanacak kişiyi mutlaka dinlemelidir.
Vesayet kararını kim verir?
Vesayet kararı kısıtlanması istenen kişinin Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilir. Örneğin, Kadıköy’de yaşayan bir kişinin kısıtlanması istenecekse İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemeleri yetkili olacaktır.
Kısıtlama kararı kısıtlananın yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan edilir. Uygulamada ilan mahkemenin verdiği karar üzerine Türkiye çapında yayınlanan bir gazetede yayımlanması şeklinde gerçekleşir. Bu ilanda kısıtlanan kişiye atanan vasinin kim olduğu da belirtilmek zorundadır.
Kısıtlanan kişinin hukuki durumu:
Kısıtlanan kişi sınırlı ehliyetsiz hale gelir. Bu kişiler vasisinin rızası olmadan borç altına giremezler. Ancak kendilerini borç altına sokmayan işlemlerde rıza gerekmez. Kısıtlananın bir eşya satın alması halinde vasinin rızası gerekir. Ancak kısıtlanana ev eşyası bağışlanıyorsa bu halde küçük vasinin rızası aranmaz.
Kimler vasi olamaz?
Kanunun 418. Maddesinde sınırlı olarak sayılan kişiler dışındaki herkes vasi olarak tayin edilebilir.
“ 1. Kısıtlılar, Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler, Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar, İlgili vesayet daireleri hâkimleri.”
Burada esas itibariyle önem arz eden menfaat çatışması durumudur. Kısıtlının mallarından kendine çıkar sağlama amacında olan bir kişi arasında menfaat çatışması söz konusudur.
Vasi atanmasında öncelik eş ve hısımlara aittir. Ancak haklı sebepler söz konusuysa hısım veya eşin vasi olarak atanmasında bu sebepler göz önünde bulundurulur. Vasi olarak atanan kişi kural olarak bu görevi kabul etmek zorundadır. Yani vasilik bir nevi ücret karşılığı yapılan zorunlu kamu hizmetidir. Bunun tek istisnası sınırlı olarak sayılan vasilikten kaçınma halleridir. Şayet kişi 60 yaşını doldurmuşsa, bedensel özrü veya sürekli hastalığı varsa, dörtten çok çocuğu varsa veya hali hazırda başka bir kişinin vasisi ise vasilikten kaçınma hakkına sahiptir. Bu kaçınma hakkı vasi olduğunun kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içinde kullanılabilir.
Vasinin görevleri nelerdir?
Vasi esas itibarıyla kısıtlının hukuki işlemlerindeki görünen yüzdür. Kişi kısıtlandıktan sonra vasinin iradesi kısıtlının iradesi halini alır. Vasinin atanmasıyla birlikte kısıtlının mallarının bir defteri tutulur, değerleri şeyler güvenli bir yerde saklanır, paralar faiz getirmek üzere yatırılır ve güvenli olmayan yatırımlar güvenli hale getirilir.
İşin maddi boyutu böyle olmakla birlikte aslında vasinin esas görevi kısıtlıya özen göstermek ve onu temsil etmektir. Vasinin tüm görevleri bu 2 unsurun yansımasından doğmaktadır.
Peki ya kısıtlının mallarının satılması gerekliliği ortaya çıkarsa ne olacak? Bu durumda vasi sulh hukuk mahkemesinin talimatı olmadıkça malları satamaz. Sulh hukuk mahkemesi kısıtlının menfaati gerektiren durumlarda malların satışı yönünde karar verebilecektir. Satış taşınır ve taşınmazlarda açık artırma ile yapılır. Tek fark taşınırlar değeri azsa hakimin kararıyla pazarlık yoluyla da satılabilir.
Vasinin bir de yapamayacağı işlemler söz konusu. Vasi mahkeme kararı da olsa kısıtlı adına önemli bağışlamada bulunamaz, kefil olamaz ve vakıf kuramaz. Bu işlemler hiçbir şekilde yapılamayan kısıtlı ve vasisi için yasak işlemlerdir.
Vasilik görevinin sona ermesi:
Vasilik bir defa atandıktan sonra ömür boyu aynı kişinin yaptığı bir hukuki kurum değildir. Vasilik için kişi 2 yıllığına atanır. Süre dolduktan sonra yeni bir süre verilmezse vasilik görevi sona erer. Yine vasi kısıtlanırsa veya ölürse vasilik görevi sona erecektir. Bu hallerde sulh hukuk mahkemesi tarafından yeni vasi tayin edilir.
“Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.” Bu halde vasinin görevden alınmasına mahkeme kendiliğinden karar verip yeni vasi atayabileceği gibi kısıtlı veya ilgili olan herkes vasinin görevden alınmasını ve yeni vasi atanmasını isteyebilir. İlgili kavramına kısıtlı için amca, teyze gibi kişiler girebileceği yıllardır onu tanıyan yakın arkadaşları da girer.
Vasinin sorumluluğu:
Vasilik kamu görevi niteliğine haiz olduğu için vasinin oldukça ağır denebilecek bir sorumluluğu da bu görevin peşi sıra gelmektedir. Hakim şartları gerektiriyorsa vasinin tutuklanmasını dahi isteyebilir. Vasinin yaptığı işlemlerinden dolayı tazminat sorumluluğu da söz konusudur. Hatta öyle ki bu sorumluluk devlete dahi sirayet etmektedir. Vasiden tazmin ettirilemeyen zararlar devletten tahsil edilebilir. Bu alacaklarda zamanaşımı süreleri öğrenmeden itibaren 1 yıl ve ne zaman öğrenilirse öğrenilsin vasinin kesin hesabı teslim ettiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Avukat Nevin Ömeroğlu Demirel
(İstanbul Barosu )
nevinomeroglu@hotmail.com
Ömeroğlu Hukuk Bürosu