Aydın Kaşkal ve Kadir İncesu, Hatay Restaurant’ta gerçekleştirilen etkinlikte edebiyat dünyasından dostları ile Usar Yayınları tarafından yayımlanan ilk kitaplarını anlattılar.
Recep Kenan/itvhaber.com
Osman Bozkurt’un yöneteminde gerçekleşen etkinlikte, Aydın Kaşkal’ın ”Yara” adlı şiir kitabı üzerine Kadriye Keser, Kadir İncesu’nun “Dile Gelen Kalem” adlı söyleşi kitabı üzerine ise BirGÜn gazetesi kültür sanat editörü Burak Abatay duygu ve düşüncelerini paylaştı.
“Yara” adlı şiir kitabı Aydın Kaşkal ve Kadir İncesu etkinlik sonrası okurları ve dostlarına yayınlanan ilk kitaplarını imzaladı.
Hatay Restaurant’ta gerçekleştirilen etkinliğe edebiyat dünyasından Necati Tosuner, Tülay Ferah, Mehrizat, Nevra Bucak, Mustafa ışık, Melahat babalık, Mehmet Ali Işık, Yıldız Tümerdem, Kirkor Yeteroğlu, Doğan Karakuş, Fatma Başural, Fikriye Gül, Orhan Türüdü, Tanseli Polikar, HüseyinFidan, Cafer Hergünsel, Kadriye Keser, Hilal Karaca, Muharrem Bozkurt, Kadir Çıplak, Nazmiye Keskin, YAseminArpa, Burçin Erdem, Ümit Öztürk, Ruşen Eşref Yılmaz, Özer Ergül, Osman Nuri aydın, İpek Tekil, Süleyman Toklu, Sezai Sarıoğlu, Korkut Akın, Hasan Örnek katıldılar.
“Anneme ve Babama” girişiyle yayınlanan ilk kitabı olan “Dile Gelen Kalem” adlı söyleşi kitabı Anne ve babasına ithaf ettiğini kaydeden Kadir İncesu, kitabı ve kitabına konu olan söyleşilerin çalışması aşamasında yaşadıklarını aktardı. İncesu konukları ile yaptığı paylaşımda kitapla buluşması, edebiyat dünyasına girişi ve söyleşi sırasında yaşadıkları anılarını aktardı:
“Annemle ilk kez kitap almaya gidişimizi unutamam. Ümraniye’de benim bildiğim tek kitapçıydı. Kitapçı yaşıma uygun kitapları çıkarıp koydu tezgahın üstüne… Uzun sürmedi almak istediğim kitabı seçmem… Ciltli bir kitaptı: Pinokyo… Annemin parası var mı, nasıl alır diye düşünmüyordum. Kitabın olduğu çanta elimde eve doğru gidiyoruz. Annemin, ““Hemen bitirme, az az oku!” sözünü hatırlıyorum. Ne kadar az az okusam da kısa zamanda bitti kitap. Okumayı sevmiştim ama kitaba ayıracak bütçemiz de sınırlıydı.
İşte o günlerde bir kâğıda “Emekli olunca her ay bir kitap alacağım” yazıp babama imzalatmıştım.
Yıllar sonra bir kitabın arasında buldum o yazıyı… Babam emekli olduktan sonra, maalesef gerçekleştiremedi bu sözünü. Çalışmaya devam etti. Kısa bir süre sonra da yaşama veda etti.
Çalışarak, kendi paramla aldığım ilk kitabı da unutamam. Beyazıt Sahaflar Çarşısı’ndan geçerdi yolum, kitaplara bakardım uzun uzun. Hababam Sınıfı romanını gördüm bir gün.
AK Kitabevi’nin yayımladığı bir baskı.. Hiç düşünmeden aldım. Defalarca okudum. Sayfaları cildinden ayrılmış bir durumdadır, kitaplığımın başköşesinde…
Çalışan, okumayı da seven birisiydim işte…
Her şey İstanbul serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nda çalışmaya başlamam ile değişti. Örgütlendik. Sendikalıydık. Bir süre sonra 102 gün süren bir grev yaptık. Bu süreçte gelişti her şey…
Cumhuriyet Kitap Eki’nde Evrensel Basım Yayın’ın bir ilanını gördüm. Sennur Sezer ve Adnan Özyalçıner tarafından hazırlanan 4 ciltlik emek Öyküleri’nin ilanı… O sırada İstanbul Kitap Fuarı Tepebaşı’ndaydı. Hemen Evrensel standına gidip serinin Grev Bildirisi adlı ikinci kitabı aldım. Kitapla aynı adı taşıyan kitabın son öyküsü Grev Bildirisi’nden başladım okumaya… O gün bitirdim kitabı. Ertesi gün gidip diğer kitapları da aldım. Öyküler çarptı beni… İşte o zaman başladı büyük değişim. O seçkide yer alan yazarların diğer kitaplarını da almaya başladım…
O günlerde bir etkinlikte Güngör Gençay ile tanıştık. Kuledibi’ndeki Gerçek Sanat Yayınevi’ne gitmeye başladım. Benim için gerçek bir öğretmen oldu. Her zaman desteğini gördüm.
Bu arada fotoğraf çekiyordum, kompakt bir makineyle… Fotoğraf çekmem pek çok edebiyatçıyla tanışmamı sağladı.
Çınar Yayınları’nda çalıştığım günlerde Varlık dergisi’ne yeni çıkan kitapları götürmüştüm. Enver Ercan i le tanışıyorduk zaten… Bana, “Varlık için söyleşi yap!” değinde şaşırdım. “Yaparsın yaparsın, sana güveniyorum!” dedi. İlk olarak da Ahmet Oktay ile yen çıkan kitapları üzerine konuşmamı söyledi. Konuyu Güngör Abiyle konuştuğumda o da destekledi. Ve Ahmet Oktay ile ilk söyleşiyi yaptık, Varlık dergisinde yayımlandı. Sonrası geldi…
Tamamı yayınlanan söyleşinin en azından bir bölümüne yer vermeyi uygun gördüm.
Söyleşiler hakkında son bir söz…
Söyleşi sırasında sorulabilecek her soruyu sorduğunuzu düşünebilirsiniz… Fakat sonrasında keşke şu soruyu da sorsaydım dediğiniz olur mutlaka… Hiçbir söyleşi tam değildir bu nedenle…
Dilerim, herkes yaşamında kendisine doğruları gösterecek, destek olacak insanlarla tanışır.
Aydın Kaşkal kitabı ile ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştığı konuşmasında şu ayrıntılara yer verdi:
“Kabuğunu Arayan Yara’nın yayınlanması için beni teşvik eden, o süreçte her şeyiyle ilgilenen, bu ilgiyi sürdüren sevgili Osman Bozkurt’a, Usar yayınları çalışanlarına, Sahibi sevgili Hasan Örnek’e, görüşlerini benden esirgemeyen şiir büyüklerime, önerdiğim üç isim içerisinden ‘Kabuğunu Arayan Yara’yı net bir şekilde seçmiş olmaları ile karar vermemi sağlayan Sevgili Sezai Sarıoğlu ve Osman Bozkurt’a, kapak için görüşüne başvurduğum resim öğretmenim Hakan Taşkıran’a, Sevgili Kadir İncesu’yu ve beni ilk kitaplarımızın bu etkinliğinde yalnız bırakmayıp, heyecanımızı paylaşan siz dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Hepiniz hoş geldiniz.
Kitabım üzerine konuşma yapan sevgili Kadriye Keser arkadaşıma da çok teşekkür ederim. Kadriye’nin iyi bir okur olduğunu biliyordum. Şiirimin iyi bir okur tarafından değerlendirilmesini tercih etmiştim. İyi ki de böyle düşünmüşüm. Şiirlerimi analiz edişi, iyi bir okur olmasının ötesinde bir performansa sahipti. Beklentimin üzerinde olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Cemal Süreya zaten ne demişti; ‘Biz yeni bir hayatın acemileriyiz/ Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor/ Şiirimiz, aşkımız yeniden…’
İnsanın kendi kitabı üzerine konuşması gerçekten zor. Konu şiir olunca bu daha da zorlaşıyor. Şiir okumayı çok seviyordum. Edebiyat ve Şiir dergilerini takip ediyordum. Benim şiire olan bu merakım, bu gün şiirlerimi sizin karşınıza çıkarmış olmamın belirleyicisi olmuştur diyebilirim. İlk başlarda bir kitap çıkarmayı düşünmemiştim. Yazmak mutlu ediyordu beni. Bir de zaman zaman arkadaşlarımla şiirlerimi paylaştığımda beğenmiş olmaları beni mutlu etmeye yetiyordu. Ta ki sevgili Osman Bozkurt ortaya çıkıp; ‘Şiirlerin kitap olarak yayınlanmayı hak ediyor, yayınlamalıyız’ diyene kadar. Kitabımın ortaya çıkışı böyle oldu. O, şiir yazdıkça kendi halime mutlu oluşumun yerini, siz okurları içine aldıkça artık bir sorumluluk taşımamın gerekliliğini de önüme koymuş oldu. Hangi şiirlerin kitaba gireceği, sayfa düzeni, kapak resminin belirlenmesi uzun soluklu bir çalışmanın sonucu gerçekleşti. Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ederim. Şimdi, onların sayesindendir ki; Şiir kitabım Kabuğunu Arayan Yara, bu gün okurunu arıyor…”