Hoşgeldiniz  

Samsun’dan kalan: ‘Karadeniz yarına da kalsın diye…’

admin | 03 Mart 2020 | Genel, Manşet, Türkiye, Üst Manşet A- A+

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvayi Milliye ruhu, kararlılığı ve savaşımcılığıyla ilk adımı attığı Samsun, bir başka “onur duyulası insana” vefasını göstermenin hazırlığı içinde.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvayi Milliye ruhu, kararlılığı ve savaşımcılığıyla ilk adımı attığı Samsun, bu örneği çok az olan tarihsel olayın onurunu alnında bir kutup yıldızı gibi taşırken, şimdi, bir başka “onur duyulası insana” vefasını göstermenin hazırlığı içinde. Tüm yaşamını doğaya ve doğup büyüdüğü Fırtına Vadisi’ni korumaya adamış bir mücadele insanına, “soyadı ile değil” bu ülkenin “vatandaşı olarak bilinmeyi içselleştirmiş” Vatandaş Mustafa adına hazırlanan park, Cumartesi günü açıldı. Vatandaş Mustafa’nın 3 Kasım 2019’da Samsun’da gözlerini yummasının ardından Samsun-Atakum’da anısını yaşatmak ve kutsal çevre mücadelesini genç kuşaklara tanıtmak için Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun önerisi, Atakum Belediye Başkanı Av. Cemil Deveci’nin uygun görüşü ve Atakum Belediyesi Meclisi’nin 06 Kasım’da aldığı karar ile yarın açılışı yapılacak parka “Vatandaş Mustafa” adının verilmesi uygun görülmüştü.

Cumartesi günü, Atakum Belediyesi yetkilileri, Atakum Belediye Meclis üyeleri, Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun Samsun üyeleriyle İstanbul’dan gelen üyelerin yanı sıra, duyarlı Samsunluların katıldığı açılış  saat 13.30’da gerçekleştirildi.

Törende bulunanlan,Vatandaş Mustafa  Parkı’nın açılışı öncesinde Büyük Cami’den kaldırılan şehit Uzman Onbaşı Tayfun Pekel‘in cenaze törenine katıldı.

“Vatandaş Mustafa Parkı” açıldı…

Yaşam alanı Fırtına Vadisi ile sınırlı bitki ve hayvan çeşitliliğini barındıran yörede yapılmak istenen HES’lerin doğaya vermiş olduğu tahribata karşı sürdürdüğü koruma çalışmaları ve  yargısal mücadele ile tanınan Vatandaş Mustafa’nın adı verilen ve Park Bahçeler Müdürü Özcan Çoluk ile ekibi tarafından üstün gayretle açılışa hazırlanan Park’ın hizmete sunulması sırasında Vatandaş Mustafa’nın ailesi de hazır bulundu. Açılışa Atakum Belediyesi Meclis Üyesi ve Belediye Başkan Vekili Hasan İpek, Belediye Başkan Yardımcısı Şeref Aydın, Vatandaş Mustafa’nın mücadelesinde yanında yer alan Atakum Belediye Başkan Yardımcısı Atilla Küçükala, Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu Başkanı Av. Muammer Aydın, Emekli Amiral, Platform üyesi Türker Ertürk, İstanbul’dan gelen Platform üyeleri Fatih Mehmet Köroğlu, Alâettin Bahçekapılı, Prof. Dr. Osman Kalyoncu, sanayici Hayrullah Ertem ile birlikte Samsun’daki Platform üyeleri, 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yusuf Ziya Çakır,  ADD Samsun Şube Başkanı Dr. Işık Özkefeli,  Samsun Medya Grubu Yayın Kurulu Başkanı Necdet Uzun ile halk katıldı. Vatandaş Mustafa’nın özgeçmişinin de okunduğu açılışta, parka dikilen çınara ilk su verildi. Parkın açılışı sırasında Vatandaş Mustafa’nın kızı Nilay Orhan, oğulları Ali Orhan Lazaloğlu ve Musa Orhan duygusal anlar yaşadı.

“Karadeniz Yarına da Kalsın” paneli…

Vatandaş Mustafa Parkı’nın açılışının ardından Atakum Belediyesi Eğitim ve Eğlence Merkezi Büyük Salonu’nda “Karadeniz Yarına da Kalsın” paneller dizisinin ikincisi gerçekleştirildi.

“İstanbul’daki Trabzonluların” oluşturduğu Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu Samsun Temsilcisi Ali Çömez, üyeler Akın ve Meral Ömür, ADD Samsun Şube Başkanı Dr. Işık Özkefeli’nin gayretleriyle düzenlenen “Karadeniz Yarına da Kalsın Paneli-2”nin moderatörlüğünü Platform Başkanı Av. Muammer Aydın yaptı.  Panel, rahatsızlığı nedeniyle katılamayan Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci‘nin yerine Belediye Başkan Yardımcısı Şeref Aydın‘ın konuşmasıyla başladı. Moderatör Aydın’ın konuşmasının ardından Vatandaş Mustafa belgeseli gösterildi.

Emekli Amiral, CHP üyesi Türker Ertürk,  Gazeteci Pelin Cengiz ve Turizmci Ali Çömez‘in panelist olarak katıldığı Karadeniz Yarına da Kalsın Paneli’nde, dünyanın, Türkiye’nin ve özellikle Karadeniz’in içinde bulunduğu çevre sorunlarına değinildi ve çözüm önerilerinde bulunuldu.

Panel  moderatörü Av. Muammer Aydın, konuşmasına insan olarak çevremizi bütün canlılarıyla, varlıklarıyla koruma ve kollama görevimizin olduğunu dile getirerek şöyle dedi: Kollama görevimizin yollarını bilmek zorundayız. Aksi takdirde kaçınılmaz kötü son hepinizi bekliyor; Şimdi Karadeniz yarına da kalsın diye biz  Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu olarak İstanbul’da Trabzonlu düşünce insanları olarak görev yapmış,  Trabzon’un kültürü ile yorulmuş, Türkiye’nin milli kültürü ile yoğrulmuş insanları  olarak bir araya geldik ve ülkemiz için ne yapabiliriz dedik.  Önce referandum çalışması ile beraber bir araya geldik İstanbul’da ve Trabzon’da çalışmalar yaptık. Ardından da bu tür etkinliklerle sayımız her geçen gün artarak  halkımızı bilgilendirmeye ve kamusal görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. İçimizde çok önemli görev yapan insanlar var,  halen faal olan görev yapan insanlar var,  emekli olmuş insanlar var; ama hiçbirisi ülkemiz için, Karadeniz için, bu doğrultuda çalışmaktan geri kalmıyor ve her yerde Türkiye’nin her zemininde birlikte hizmet vermeye devam ediyor.”

Aydın, daha sonra, Karadeniz’in coğrafi özelliklerinden, denizinin bir iç deniz hüviyeti taşıdığından, 8350 kilometre kıyı şeridine sahip 461.000 kilometre kare alanı kaplayan batıdan doğuya doğru böbrek formunda bir deniz olduğundan, Karadeniz’in bugün birçok sorun yaşadığından söz ederek şöyle devam etti:

“ Çünkü Karadeniz bir bütün olarak kalır ise  canlılığını muhafaza eder ise İnsanoğlu rant uğruna Karadeniz’i yok etmez ise birlikte yaşamamız ve kendimize hizmet etmemiz mümkün olacak; ama son yıllarda Karadeniz’de neredeyse hiç görülmemiş orman yangınları olmaktadır bu orman yangınları maalesef ve maalesef özellikle çıkartılmaktadır ve belli amaçlara hizmet etmektedir belli rantları taşımaktadır. Karadeniz Araplara peşkeş çekmektedirler. O nedenle Karadeniz’i yarına bırakabilmek için hepimiz bir Vatandaş Mustafa olmak zorundayız. Karadeniz’de HESler vasıtasıyla hidroelektrik santralleri kurarak Karadeniz’in ikliminden ve yağışından istifade ederek yine insana hizmet edelim dediler. Evet bu hizmeti yaparken diğer tarafta Karadeniz’in doğasını yok ettiler çevresini yok ettiler de Vatandaş Mustafa çocukluğundan itibaren çobanlık yaptığı ve bunları bire bir yaşadığı için mücadele etmeyi kendine görev bildiği için bu gördüklerinden etkilendiği için bu mücadelenin içinde olmuştur. O yüzden biz de bugün her birimiz bir Vatandaş Mustafa olarak bir çevreci olarak bir Doğa sever olarak geleceğe Karadeniz’i ve ülkemizi bırakabilmek için mücadele ediyoruz;  son yıllarda resimlerini görmüşsünüzdür Uzungöl’ün eski hali ve yeni hali Uzungöl diye bir şey kalmadı.”

Aydın, Karadeniz’de İsviçre, Avusturya yaylalarını aratmayacak güzellikte yerler olduğunu; ancak buraların da rant uğruna doğasal güzelliklerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek panelist Emekli Amiral Türker Ertürk’e söz verdi.

Türker Ertürk  kısa süre sonra ulusal mücadelenin başlamasının 101. Yılını kutlayacağımızı, böylesine bir kutlu kentte bulunmaktan onur duyduğunu dile getirerek salonun ön sıralarını dolduran kadınlara dikkat çekti ve şöyle dedi:

“Bu ortamın kaynağı ne biliyor musunuz?  Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan aydınlanma devrimleri, başka ülkede bu sahneyi göremezsiniz,  özel üretim miydiler? Herhangi bir Müslüman ülkere kadınları  ya arkada oturturlar ya yerde oturturlar ya da bu Salona almazlar biliyor musunuz?  Onun için bu aydınlanma devrimlerine sahibiyet konusunda erkeklerimiz bir birim mücadele ediyorsa kadınlarımız en az 2 birim mücadele etmek zorundadırlar. Karadeniz  konusunu konuşmayı planlıyorduk ama yüreğimiz yaralı,  biliyorsunuz  şehitlerimiz var,  bakınız Samsun’umuzdan 3 şehidimiz var;  bugün birisini kaldırdık Merkez Camii’nden.”

Ertürk, daha sonra ülkenin Suriye’de çok önemli bir sorunun içinde bulunduğunu, güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru açılmasını engellemeye çalıştığını, ancak yanlış politikalar sonucu  emperyalizmin vekalet savaşının ateşine odun taşıma durumuna düştüğünü ifade ederek şöyle dedi: “Ne yapmamız lazım? Suriye Merkezi hükümeti ile işbirliği yapmamız lazım,  masaya oturmamız lazım,  anlaşmamız lazım. Orada kim var? Tahrir el-şam var, ruh hastası,  kafa koparan insanlar var,  teröristler var, bu teröristlere Mehmetçik kol kanat germemeli Hatta buradaki yapıyı yok edebilmek için Suriye Merkezi hükümeti ile işbirliği yapmalıyız Türkiye’ye yönelik sığınmacı akımını engellemeliyiz.  Nasıl engelleyebiliriz? Suriye ile işbirliği yaparak,  Suriye’nin kuzeyinde güvenlikli bölgeler oluşturarak,  buraya İnsani Yardım yaparak ve bir de Samsunlulara soruyorum,  Samsun’da Suriyeliler var Türkiye’nin her yerinde de var.  Ben İstanbul’da yaşıyorum İstanbul’da da var.  Doğu Karadeniz perişan vaziyette benim memleketim olan Trabzon da yoğun olarak var.  Tabii ki misafir ettik insani yardımlarımızı yaptık ama ülkelerine dönsün istiyoruz değil mi? İstiyor musunuz?  Ne yapmamız lazım: Bir an önce Suriye’de istikrarın gelmesini için mücadele etmemiz lazım ve 4 milyon sığınmacının da ülkelerine dönmesini sağlamamız lazım. “

Türker Ertürk, daha sonra, panel konusuna dönerek çocuklarımıza ve torunlarımıza Karadeniz’i bırakamama tehlikesi bulunduğunu belirterek şöyle dedi: “Ben görevim nedeniyle yurt dışında çok bulundum ziyaret ettim üç buçuk yıl İngiltere’de yaşadım İtalya’da yaşadım isviçre’yi diğer Avrupa kentleri Amerika’yı Kanada’yı gezdim, oralarda bulundum. Bizim Karadenizimiz daha güzel daha gelmek ama onlar Cennet kavramını büyüterek zenginleştirerek koruyarak devam ediyorlar ama biz Cennet ülkemizi her gün cehenneme çeviriyoruz.  Geçen yıl Ağustos ayında Kazdağlarına gittik;  Orada su ve vicdan nöbetine katıldım Kaz Dağları’nda büyük bir tahribat var altın arama altın bulma bahanesiyle. Şunu demek istiyorum iktidar sadece Batı,  sadece Karadeniz’de değil Türkiye’nin her tarafını perişan ediyorlar.”

Ertürk, atalarımızdan gelecek nesiller için emanet aldığımız kutsal toprağımızın  iktidar tarafından kirletildiğini, kutsal Vatana karşı duyarlı ve hassas olunmadığını,  bu konuda mücadele edenlere düşmanlık beslendiğini ifade ederek şöyle devam etti:

“ Bakınız biz dünyanın Sadece belli bir bölümünde yaşayabiliyoruz;  Örneğin 10 bin metrenin üzerinde yaşayamıyoruz;  bu aynı zamanda bir evrimin ürünü olduğumuzu da gösteriyor;  ama biz dünyamızı kirletirsek ekolojik dengeyi tahrip edersek Ne olur buralarda yaşayamama durumunda kalırız.  Küresel ısınma bir hikâye,  masal değil hatta Siz örneği Samsun’dan bakarak Örneğin Trabzon’dan bakarak Örneğin Antalya’dan Çanakkale’den İzmir’den belirtilen Menderes vadisinden bakarak küresel ısınmanın sonuçlarını bizati yaşamlarımızda görüyorsunuz . Peki bu nereye kadar devam eder? Ne yapmamız lazım? Önlem almamız lazım!  Nasıl?  Biyolojik Evrim varsa insanlığın Bir de Düşünsel evrimi var;  çağımızda insanlığın Düşünsel iklimini ulaştığı çizgi akılcı ve bilimsel düşünce.  Bunun da topraklardaki mirası ve mimarı kim:  Gazi Mustafa Kemal Atatürk . Şimdi bu yüzden hareketle toplumumuzda Öncüler var, aktivistler var,  doğanın  ekolojik dengenin korunması için mücadele ediyorlar ama  iktidar düşünebiliyor musunuz bu Düşünsel Evrim yoğun bir ürünü olan ölçülerinize ne yapıyor,  saldırıyor.  Aynen nerede yaptığı gibi İdlib’te karıştırdığı saçma sapan işler yaptığı. “

Ertürk, konuşmasının devamında, Kanal İstanbul projesinin bilimsel ve ekonomik olarak  yapılmaması gereken bir hayal olduğunu,  bir benzerinin dünyada bulunmadığını, son yıllarda boru hatları daha çok kullanıldığı için Boğaz’daki trafiğin de yoğunluğunu yitirdiğinden Boğaz’ı koruyucu bir misyonunun da olmadığını ifade ederek projeyi “Zihni Sinir Projesi” olarak tanımladı.

Yoğun alkışlar arasında konuşmasını sonlandıran Türker Ertürk’ün ardından çevre kirliliği, küresel iklim değişikliği, su kaynakları, temiz su,  temiz hava ve benzeri konularda yazıları ile bilinmekte olan Gazeteci Pelin Cengiz’e söz verildi.  Cengiz, makroekonomik konularla ilgilenirken son yıllarda ekolojik konulara yöneldiğini belirterek başladığı konuşmasında “Aslında geriye dönüp baktığımızda ve içinden geçmekte olduğumuz süreçte Sizi buraya getiren temel sebep,  liberal bilmece ve kalkınmacı ekonomi politikalarının sonuçlarını yaşıyoruz. Tamamen İnşaat, enerji ve altyapı projeleri üzerine inşa edilmiş, insanlara yaratmayan, büyümeyen -Tabii bu büyümenin de nasıl olduğu çok önemli hangi sektörlerle büyüdüğünü-  işte doğaya iklime çok daha az zarar veren daha doğa ile uyumlu sektörlerle Büyümek yerine hiçbir şekilde büyüme katma değer, iş-aş yaratmayan sektörlerle büyümenin sonucu olarak bütün bir ekonomiyi fosil yakıtlara odaklayan bir ekonomi politikasının sonucu olarak yaşıyoruz.” dedi.

Cengiz daha sonra, bugün Karadeniz bölgesinde sorun yumağı haline gelen HESlerin, Türkiye’de kurgulanmak istenen enerji politikalarının bir ürünü ve sonucu olduğunu ifade etti. Cengiz şöyle dedi:  “ Muhtemelen Karadeniz Bölgesi’ndeki hes’lerin birçoğu şu anda çalışmıyor ve hepsi bir beton mezarlığı şeklinde kelepçelendi,  su kaynakları yok edildi ve ortada Aslında ne enerji var ne ortaya çıkmış bir değer var.  Belli bir dönemde birilerini zengin etmek için kurgulanmış politikaların sonuçları.  Tabii Karadeniz özelinde bakarsak Karadeniz’in sorunu sadece HES de değil.  Son yıllarda çok ciddi bir Madencilik akımıyla tahrip edildiğini görüyoruz,  yine yaylaların tahrip edildiğini görüyoruz, Kanal İstanbul projesi de aslında doğrudan Karadeniz’in varoluşsal anlamda gelecekte başına neler gelebileceğini içeren bir proje, tamamen Karadeniz’in yok olması söz konusu.  Bu proje bir şekilde hayata geçirilebilirse -yürümemesi için mücadele çok yoğun bir şekilde devam ediyor-  Bütün liberal politikaların doğaya ne denli düşman olduğunu ve geriye dönülmez tahribatlar yarattığını göreceğiz.”

Panelin son konuşmacısı, Turizmci Ali Çömez  konuşmasına eşlik eden görsellerle seyircileri şaşırtan, kıştırtan bir biçemde başladı. Çömez, 80 milyon yıl önce Meksika Körfezi’ne düşen bir taş ile  memelilerin dünyaya  geldiğini, 350 milyon yıl yeryüzünde hakimiyet kuran bir türün ortadan kalktığını, 50 milyon yıl içinde ama bütün bu milyonlarca yıl süresince yeryüzünün hiçbir zaman  sahibi olmayan,  rezil,  ahlaksızlık bir sistem tarafından ülkelerin bilfiil işgal edildiğini ifade ederek şöyle dedi:  “İnsanlığımızı öldürüyorlar, evlatlarımızı elimizden alıyorlar,  ürünlerimizi alıyorlar, çalıyorlar,  Üstelik de bu çaldıklarını vergisini bizden istiyorlar: Ben bugün size arkadaşlarının talebi üzerine turizm hakkında bir şeyler söylemek istiyordum yine de söyleyeceğim ama bir anlamı yok;  bu ahlaksız zihniyet dünya hakimiyeti için bu çabayı gösteriyorsa eğer emin olun altın madeni için verdiği ruhsatlar bile sahtedir. Hiçbir şeyi doğru düzgün insanlık yararına değil şuraya yazıyorum belki biraz espri gibi gelir size ama yarın öbür gün Bu altınlar çıkarım neye başladığında sözümona bizim fark etmediğimiz altınlar emin olun kayıp kaçak altın Payı diye bir vergi karşılaşabiliriz.”

Çömez daha sonra, turizm konusunda yaşananlara sözü getirerek  “kısaca bütün okullarda öğrettiğimiz,  insanlarımıza,  öğrencilerimize şu:  1841 yılında İngiliz Thomas Cook insanları götürüyor, gezdiriyor, turizm kavramı oradan ortaya çıkıyor. Bizim anladığımız turist hasır şapka ile terlik arasına sıkıştırılmış içine renkli donlar giydirilmiş ne yerseniz serbest en ucuzu dünyanın bizi süslenmiş bira içen dolar satan  olarak biliyoruz;  ama maalesef bizim payımıza düşen bunlar oluyor. illaki bize para gelir umuyorduk güzel sahillerimizde eğlenceli şen şakrak ama bazen para harcamayan turiste razı olduk,  bizim  yaptığımız şeylerin ne kadar gayri ciddi olduğunu anlatıyor,  ne kadar büyük kayıplarımız olduğunu anlatıyor burada bir ekonomik karışıklık va;  ama genellikle dünya halkları %50’sı seyahat eden insanların dinlenmek gezmek ve eğlenmek için gidiyor. Bizim ülkemize gelenlerin masrafları tamamen çok farklı. Dünya ekonomisinde kimyasal maddelerin ticareti, petrolün ticaretinden sonra 3. sıra olarak turizm gelir. Bizim ülkemizde sergiler tarımsal gıda satışları ve diğerleri olarak Turizm içinde yer alır; çok para kazandığımızı düşünüyoruz:  Bu sene yaklaşık 40 milyon civarında turist geldi. Kazancınız da aşağı yukarı o civarda 40 milyar dolar civarında;  kazandığınız para umulan gibi değil.”

Atakum Belediyesi ile Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun ortaklaşa düzenlediği Karadeniz Yarına da Kalsın Paneli’nde bulunan Vatandaş Mustafa’nın oğlu, televizyon yapımcısı Ali Orhan da, babasıyla olan ilişkilerini içli bir biçemde anlatırken, salonda duygusal anlar yaşandı. Orhan, babasının yolunda gittiğini, Antalya dağları için mücadele ettiğini, bu mücadelesi sırasında elinde bir örneği bulunduğunu, bunun da mermer ocakları sahiplerince öldürüldüğü iddia edilen Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Ayşin Büyüknohutçu olduğunu belirti. Orhan şöyle dedi:  “ Adlarını bir parka verdiler. Herkes istiyor onların o parktan sonra da yaşatılmasını.  Muratpaşa Belediyesi çok güzel bir şey yaptı organize etti ve çok güzel bir yer yaptık ve şuna inanıyorum ki bundan sonra gerek belediyeler gerek platformlar sadece çevre konusunda değil kente katkı sunanlar,  kente katkı koyanlar,  çevre ortak değerlerini yükseltenler bu türdeki aktivitelere Daha bir farklı bakacak.  Çünkü insanlar egodur insan egoludur,  ben de isterim ismim bir yere verilsin.”

Panelin ardından, panelistlere ve Vatandaş Mustafa’nın ailesine hem Atakum Belediyesi’nin, hem de Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun teşekkür plaketleri verildi.

Haber ve görseller: BRT Yayın Grubu Genel Yönetmeni Alâettin Bahçekapılı

Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

© 2020 Haberin Aslı Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.