Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvayi Milliye ruhu, kararlılığı ve savaşımcılığıyla ilk adımı attığı Samsun, bir başka “onur duyulası insana” vefasını göstermenin hazırlığı içinde.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kuvayi Milliye ruhu,
kararlılığı ve savaşımcılığıyla ilk adımı attığı Samsun, bu örneği çok az olan
tarihsel olayın onurunu alnında bir kutup yıldızı gibi taşırken, şimdi, bir
başka “onur duyulası insana” vefasını göstermenin hazırlığı içinde. Tüm
yaşamını doğaya ve doğup büyüdüğü Fırtına Vadisi’ni korumaya adamış bir
mücadele insanına, “soyadı ile değil” bu ülkenin “vatandaşı olarak bilinmeyi
içselleştirmiş” Vatandaş Mustafa adına hazırlanan park, Cumartesi günü açıldı.
Vatandaş Mustafa’nın 3 Kasım 2019’da Samsun’da gözlerini yummasının ardından
Samsun-Atakum’da anısını yaşatmak ve kutsal çevre mücadelesini genç kuşaklara
tanıtmak için Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun önerisi, Atakum Belediye
Başkanı Av. Cemil Deveci’nin uygun görüşü ve Atakum Belediyesi Meclisi’nin 06
Kasım’da aldığı karar ile yarın açılışı yapılacak parka “Vatandaş Mustafa”
adının verilmesi uygun görülmüştü.
Cumartesi günü, Atakum Belediyesi yetkilileri, Atakum
Belediye Meclis üyeleri, Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun Samsun
üyeleriyle İstanbul’dan gelen üyelerin yanı sıra, duyarlı Samsunluların
katıldığı açılış saat 13.30’da
gerçekleştirildi.
Törende bulunanlan,Vatandaş Mustafa Parkı’nın açılışı öncesinde Büyük Cami’den
kaldırılan şehit Uzman Onbaşı Tayfun Pekel‘in cenaze törenine katıldı.
“Vatandaş Mustafa Parkı” açıldı…
Yaşam alanı Fırtına Vadisi ile sınırlı bitki ve hayvan
çeşitliliğini barındıran yörede yapılmak istenen HES’lerin doğaya vermiş olduğu
tahribata karşı sürdürdüğü koruma çalışmaları ve yargısal mücadele ile tanınan Vatandaş
Mustafa’nın adı verilen ve Park Bahçeler Müdürü Özcan Çoluk ile ekibi
tarafından üstün gayretle açılışa hazırlanan Park’ın hizmete sunulması
sırasında Vatandaş Mustafa’nın ailesi de hazır bulundu. Açılışa Atakum
Belediyesi Meclis Üyesi ve Belediye Başkan Vekili Hasan İpek, Belediye Başkan
Yardımcısı Şeref Aydın, Vatandaş Mustafa’nın mücadelesinde yanında yer alan
Atakum Belediye Başkan Yardımcısı Atilla Küçükala, Trabzon Düşünce ve Kültür
Platformu Başkanı Av. Muammer Aydın, Emekli Amiral, Platform üyesi Türker
Ertürk, İstanbul’dan gelen Platform üyeleri Fatih Mehmet Köroğlu, Alâettin
Bahçekapılı, Prof. Dr. Osman Kalyoncu, sanayici Hayrullah Ertem ile birlikte
Samsun’daki Platform üyeleri, 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yusuf Ziya
Çakır, ADD Samsun Şube Başkanı Dr. Işık
Özkefeli, Samsun Medya Grubu Yayın
Kurulu Başkanı Necdet Uzun ile halk katıldı. Vatandaş Mustafa’nın özgeçmişinin
de okunduğu açılışta, parka dikilen çınara ilk su verildi. Parkın açılışı
sırasında Vatandaş Mustafa’nın kızı Nilay Orhan, oğulları Ali Orhan Lazaloğlu ve
Musa Orhan duygusal anlar yaşadı.
“Karadeniz Yarına da Kalsın” paneli…
Vatandaş Mustafa Parkı’nın açılışının ardından Atakum
Belediyesi Eğitim ve Eğlence Merkezi Büyük Salonu’nda “Karadeniz Yarına da
Kalsın” paneller dizisinin ikincisi gerçekleştirildi.
“İstanbul’daki Trabzonluların” oluşturduğu Trabzon Düşünce
ve Kültür Platformu Samsun Temsilcisi Ali Çömez, üyeler Akın ve Meral Ömür, ADD
Samsun Şube Başkanı Dr. Işık Özkefeli’nin gayretleriyle düzenlenen “Karadeniz
Yarına da Kalsın Paneli-2”nin moderatörlüğünü Platform Başkanı Av. Muammer
Aydın yaptı. Panel, rahatsızlığı
nedeniyle katılamayan Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci‘nin yerine Belediye
Başkan Yardımcısı Şeref Aydın‘ın konuşmasıyla başladı. Moderatör Aydın’ın
konuşmasının ardından Vatandaş Mustafa belgeseli gösterildi.
Emekli Amiral, CHP üyesi Türker Ertürk, Gazeteci Pelin Cengiz ve Turizmci Ali
Çömez‘in panelist olarak katıldığı Karadeniz Yarına da Kalsın Paneli’nde,
dünyanın, Türkiye’nin ve özellikle Karadeniz’in içinde bulunduğu çevre
sorunlarına değinildi ve çözüm önerilerinde bulunuldu.
Panel moderatörü Av.
Muammer Aydın, konuşmasına insan olarak çevremizi bütün canlılarıyla,
varlıklarıyla koruma ve kollama görevimizin olduğunu dile getirerek şöyle dedi:
Kollama görevimizin yollarını bilmek zorundayız. Aksi takdirde kaçınılmaz kötü
son hepinizi bekliyor; Şimdi Karadeniz yarına da kalsın diye biz Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu olarak
İstanbul’da Trabzonlu düşünce insanları olarak görev yapmış, Trabzon’un kültürü ile yorulmuş, Türkiye’nin
milli kültürü ile yoğrulmuş insanları
olarak bir araya geldik ve ülkemiz için ne yapabiliriz dedik. Önce referandum çalışması ile beraber bir
araya geldik İstanbul’da ve Trabzon’da çalışmalar yaptık. Ardından da bu tür
etkinliklerle sayımız her geçen gün artarak
halkımızı bilgilendirmeye ve kamusal görevimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz. İçimizde çok önemli görev yapan insanlar var, halen faal olan görev yapan insanlar
var, emekli olmuş insanlar var; ama
hiçbirisi ülkemiz için, Karadeniz için, bu doğrultuda çalışmaktan geri kalmıyor
ve her yerde Türkiye’nin her zemininde birlikte hizmet vermeye devam ediyor.”
Aydın, daha sonra, Karadeniz’in coğrafi özelliklerinden,
denizinin bir iç deniz hüviyeti taşıdığından, 8350 kilometre kıyı şeridine
sahip 461.000 kilometre kare alanı kaplayan batıdan doğuya doğru böbrek
formunda bir deniz olduğundan, Karadeniz’in bugün birçok sorun yaşadığından söz
ederek şöyle devam etti:
“ Çünkü Karadeniz bir bütün olarak kalır ise canlılığını muhafaza eder ise İnsanoğlu rant
uğruna Karadeniz’i yok etmez ise birlikte yaşamamız ve kendimize hizmet etmemiz
mümkün olacak; ama son yıllarda Karadeniz’de neredeyse hiç görülmemiş orman
yangınları olmaktadır bu orman yangınları maalesef ve maalesef özellikle
çıkartılmaktadır ve belli amaçlara hizmet etmektedir belli rantları
taşımaktadır. Karadeniz Araplara peşkeş çekmektedirler. O nedenle Karadeniz’i
yarına bırakabilmek için hepimiz bir Vatandaş Mustafa olmak zorundayız.
Karadeniz’de HESler vasıtasıyla hidroelektrik santralleri kurarak Karadeniz’in
ikliminden ve yağışından istifade ederek yine insana hizmet edelim dediler.
Evet bu hizmeti yaparken diğer tarafta Karadeniz’in doğasını yok ettiler
çevresini yok ettiler de Vatandaş Mustafa çocukluğundan itibaren çobanlık
yaptığı ve bunları bire bir yaşadığı için mücadele etmeyi kendine görev bildiği
için bu gördüklerinden etkilendiği için bu mücadelenin içinde olmuştur. O
yüzden biz de bugün her birimiz bir Vatandaş Mustafa olarak bir çevreci olarak
bir Doğa sever olarak geleceğe Karadeniz’i ve ülkemizi bırakabilmek için
mücadele ediyoruz; son yıllarda
resimlerini görmüşsünüzdür Uzungöl’ün eski hali ve yeni hali Uzungöl diye bir
şey kalmadı.”
Aydın, Karadeniz’de İsviçre, Avusturya yaylalarını
aratmayacak güzellikte yerler olduğunu; ancak buraların da rant uğruna doğasal
güzelliklerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek
panelist Emekli Amiral Türker Ertürk’e söz verdi.
Türker Ertürk kısa
süre sonra ulusal mücadelenin başlamasının 101. Yılını kutlayacağımızı,
böylesine bir kutlu kentte bulunmaktan onur duyduğunu dile getirerek salonun ön
sıralarını dolduran kadınlara dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Bu ortamın kaynağı ne biliyor musunuz? Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde
yapılan aydınlanma devrimleri, başka ülkede bu sahneyi göremezsiniz, özel üretim miydiler? Herhangi bir Müslüman
ülkere kadınları ya arkada oturturlar ya
yerde oturturlar ya da bu Salona almazlar biliyor musunuz? Onun için bu aydınlanma devrimlerine
sahibiyet konusunda erkeklerimiz bir birim mücadele ediyorsa kadınlarımız en az
2 birim mücadele etmek zorundadırlar. Karadeniz
konusunu konuşmayı planlıyorduk ama yüreğimiz yaralı, biliyorsunuz
şehitlerimiz var, bakınız
Samsun’umuzdan 3 şehidimiz var; bugün
birisini kaldırdık Merkez Camii’nden.”
Ertürk, daha sonra ülkenin Suriye’de çok önemli bir sorunun
içinde bulunduğunu, güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru açılmasını
engellemeye çalıştığını, ancak yanlış politikalar sonucu emperyalizmin vekalet savaşının ateşine odun
taşıma durumuna düştüğünü ifade ederek şöyle dedi: “Ne yapmamız lazım? Suriye
Merkezi hükümeti ile işbirliği yapmamız lazım,
masaya oturmamız lazım,
anlaşmamız lazım. Orada kim var? Tahrir el-şam var, ruh hastası, kafa koparan insanlar var, teröristler var, bu teröristlere Mehmetçik
kol kanat germemeli Hatta buradaki yapıyı yok edebilmek için Suriye Merkezi
hükümeti ile işbirliği yapmalıyız Türkiye’ye yönelik sığınmacı akımını
engellemeliyiz. Nasıl engelleyebiliriz?
Suriye ile işbirliği yaparak, Suriye’nin
kuzeyinde güvenlikli bölgeler oluşturarak,
buraya İnsani Yardım yaparak ve bir de Samsunlulara soruyorum, Samsun’da Suriyeliler var Türkiye’nin her
yerinde de var. Ben İstanbul’da
yaşıyorum İstanbul’da da var. Doğu
Karadeniz perişan vaziyette benim memleketim olan Trabzon da yoğun olarak
var. Tabii ki misafir ettik insani
yardımlarımızı yaptık ama ülkelerine dönsün istiyoruz değil mi? İstiyor
musunuz? Ne yapmamız lazım: Bir an önce
Suriye’de istikrarın gelmesini için mücadele etmemiz lazım ve 4 milyon
sığınmacının da ülkelerine dönmesini sağlamamız lazım. “
Türker Ertürk, daha sonra, panel konusuna dönerek
çocuklarımıza ve torunlarımıza Karadeniz’i bırakamama tehlikesi bulunduğunu
belirterek şöyle dedi: “Ben görevim nedeniyle yurt dışında çok bulundum ziyaret
ettim üç buçuk yıl İngiltere’de yaşadım İtalya’da yaşadım isviçre’yi diğer
Avrupa kentleri Amerika’yı Kanada’yı gezdim, oralarda bulundum. Bizim
Karadenizimiz daha güzel daha gelmek ama onlar Cennet kavramını büyüterek
zenginleştirerek koruyarak devam ediyorlar ama biz Cennet ülkemizi her gün
cehenneme çeviriyoruz. Geçen yıl Ağustos
ayında Kazdağlarına gittik; Orada su ve
vicdan nöbetine katıldım Kaz Dağları’nda büyük bir tahribat var altın arama altın
bulma bahanesiyle. Şunu demek istiyorum iktidar sadece Batı, sadece Karadeniz’de değil Türkiye’nin her
tarafını perişan ediyorlar.”
Ertürk, atalarımızdan gelecek nesiller için emanet aldığımız
kutsal toprağımızın iktidar tarafından
kirletildiğini, kutsal Vatana karşı duyarlı ve hassas olunmadığını, bu konuda mücadele edenlere düşmanlık
beslendiğini ifade ederek şöyle devam etti:
“ Bakınız biz dünyanın Sadece belli bir bölümünde
yaşayabiliyoruz; Örneğin 10 bin metrenin
üzerinde yaşayamıyoruz; bu aynı zamanda
bir evrimin ürünü olduğumuzu da gösteriyor;
ama biz dünyamızı kirletirsek ekolojik dengeyi tahrip edersek Ne olur
buralarda yaşayamama durumunda kalırız.
Küresel ısınma bir hikâye, masal
değil hatta Siz örneği Samsun’dan bakarak Örneğin Trabzon’dan bakarak Örneğin
Antalya’dan Çanakkale’den İzmir’den belirtilen Menderes vadisinden bakarak
küresel ısınmanın sonuçlarını bizati yaşamlarımızda görüyorsunuz . Peki bu
nereye kadar devam eder? Ne yapmamız lazım? Önlem almamız lazım! Nasıl?
Biyolojik Evrim varsa insanlığın Bir de Düşünsel evrimi var; çağımızda insanlığın Düşünsel iklimini
ulaştığı çizgi akılcı ve bilimsel düşünce.
Bunun da topraklardaki mirası ve mimarı kim: Gazi Mustafa Kemal Atatürk . Şimdi bu yüzden
hareketle toplumumuzda Öncüler var, aktivistler var, doğanın
ekolojik dengenin korunması için mücadele ediyorlar ama iktidar düşünebiliyor musunuz bu Düşünsel
Evrim yoğun bir ürünü olan ölçülerinize ne yapıyor, saldırıyor.
Aynen nerede yaptığı gibi İdlib’te karıştırdığı saçma sapan işler
yaptığı. “
Ertürk, konuşmasının devamında, Kanal İstanbul projesinin
bilimsel ve ekonomik olarak yapılmaması
gereken bir hayal olduğunu, bir
benzerinin dünyada bulunmadığını, son yıllarda boru hatları daha çok
kullanıldığı için Boğaz’daki trafiğin de yoğunluğunu yitirdiğinden Boğaz’ı
koruyucu bir misyonunun da olmadığını ifade ederek projeyi “Zihni Sinir
Projesi” olarak tanımladı.
Yoğun alkışlar arasında konuşmasını sonlandıran Türker
Ertürk’ün ardından çevre kirliliği, küresel iklim değişikliği, su kaynakları,
temiz su, temiz hava ve benzeri
konularda yazıları ile bilinmekte olan Gazeteci Pelin Cengiz’e söz
verildi. Cengiz, makroekonomik konularla
ilgilenirken son yıllarda ekolojik konulara yöneldiğini belirterek başladığı
konuşmasında “Aslında geriye dönüp baktığımızda ve içinden geçmekte olduğumuz
süreçte Sizi buraya getiren temel sebep,
liberal bilmece ve kalkınmacı ekonomi politikalarının sonuçlarını
yaşıyoruz. Tamamen İnşaat, enerji ve altyapı projeleri üzerine inşa edilmiş,
insanlara yaratmayan, büyümeyen -Tabii bu büyümenin de nasıl olduğu çok önemli
hangi sektörlerle büyüdüğünü- işte
doğaya iklime çok daha az zarar veren daha doğa ile uyumlu sektörlerle Büyümek
yerine hiçbir şekilde büyüme katma değer, iş-aş yaratmayan sektörlerle
büyümenin sonucu olarak bütün bir ekonomiyi fosil yakıtlara odaklayan bir ekonomi
politikasının sonucu olarak yaşıyoruz.” dedi.
Cengiz daha sonra, bugün Karadeniz bölgesinde sorun yumağı
haline gelen HESlerin, Türkiye’de kurgulanmak istenen enerji politikalarının
bir ürünü ve sonucu olduğunu ifade etti. Cengiz şöyle dedi: “ Muhtemelen Karadeniz Bölgesi’ndeki
hes’lerin birçoğu şu anda çalışmıyor ve hepsi bir beton mezarlığı şeklinde
kelepçelendi, su kaynakları yok edildi
ve ortada Aslında ne enerji var ne ortaya çıkmış bir değer var. Belli bir dönemde birilerini zengin etmek
için kurgulanmış politikaların sonuçları.
Tabii Karadeniz özelinde bakarsak Karadeniz’in sorunu sadece HES de
değil. Son yıllarda çok ciddi bir
Madencilik akımıyla tahrip edildiğini görüyoruz, yine yaylaların tahrip edildiğini görüyoruz,
Kanal İstanbul projesi de aslında doğrudan Karadeniz’in varoluşsal anlamda
gelecekte başına neler gelebileceğini içeren bir proje, tamamen Karadeniz’in
yok olması söz konusu. Bu proje bir
şekilde hayata geçirilebilirse -yürümemesi için mücadele çok yoğun bir şekilde
devam ediyor- Bütün liberal
politikaların doğaya ne denli düşman olduğunu ve geriye dönülmez tahribatlar
yarattığını göreceğiz.”
Panelin son konuşmacısı, Turizmci Ali Çömez konuşmasına eşlik eden görsellerle
seyircileri şaşırtan, kıştırtan bir biçemde başladı. Çömez, 80 milyon yıl önce
Meksika Körfezi’ne düşen bir taş ile
memelilerin dünyaya geldiğini,
350 milyon yıl yeryüzünde hakimiyet kuran bir türün ortadan kalktığını, 50
milyon yıl içinde ama bütün bu milyonlarca yıl süresince yeryüzünün hiçbir
zaman sahibi olmayan, rezil,
ahlaksızlık bir sistem tarafından ülkelerin bilfiil işgal edildiğini
ifade ederek şöyle dedi: “İnsanlığımızı
öldürüyorlar, evlatlarımızı elimizden alıyorlar, ürünlerimizi alıyorlar, çalıyorlar, Üstelik de bu çaldıklarını vergisini bizden
istiyorlar: Ben bugün size arkadaşlarının talebi üzerine turizm hakkında bir
şeyler söylemek istiyordum yine de söyleyeceğim ama bir anlamı yok; bu ahlaksız zihniyet dünya hakimiyeti için bu
çabayı gösteriyorsa eğer emin olun altın madeni için verdiği ruhsatlar bile
sahtedir. Hiçbir şeyi doğru düzgün insanlık yararına değil şuraya yazıyorum
belki biraz espri gibi gelir size ama yarın öbür gün Bu altınlar çıkarım neye
başladığında sözümona bizim fark etmediğimiz altınlar emin olun kayıp kaçak
altın Payı diye bir vergi karşılaşabiliriz.”
Çömez daha sonra, turizm konusunda yaşananlara sözü
getirerek “kısaca bütün okullarda
öğrettiğimiz, insanlarımıza, öğrencilerimize şu: 1841 yılında İngiliz Thomas Cook insanları
götürüyor, gezdiriyor, turizm kavramı oradan ortaya çıkıyor. Bizim anladığımız
turist hasır şapka ile terlik arasına sıkıştırılmış içine renkli donlar giydirilmiş
ne yerseniz serbest en ucuzu dünyanın bizi süslenmiş bira içen dolar satan olarak biliyoruz; ama maalesef bizim payımıza düşen bunlar
oluyor. illaki bize para gelir umuyorduk güzel sahillerimizde eğlenceli şen
şakrak ama bazen para harcamayan turiste razı olduk, bizim
yaptığımız şeylerin ne kadar gayri ciddi olduğunu anlatıyor, ne kadar büyük kayıplarımız olduğunu
anlatıyor burada bir ekonomik karışıklık va;
ama genellikle dünya halkları %50’sı seyahat eden insanların dinlenmek
gezmek ve eğlenmek için gidiyor. Bizim ülkemize gelenlerin masrafları tamamen
çok farklı. Dünya ekonomisinde kimyasal maddelerin ticareti, petrolün
ticaretinden sonra 3. sıra olarak turizm gelir. Bizim ülkemizde sergiler
tarımsal gıda satışları ve diğerleri olarak Turizm içinde yer alır; çok para
kazandığımızı düşünüyoruz: Bu sene
yaklaşık 40 milyon civarında turist geldi. Kazancınız da aşağı yukarı o civarda
40 milyar dolar civarında; kazandığınız
para umulan gibi değil.”
Atakum Belediyesi ile Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’nun
ortaklaşa düzenlediği Karadeniz Yarına da Kalsın Paneli’nde bulunan Vatandaş
Mustafa’nın oğlu, televizyon yapımcısı Ali Orhan da, babasıyla olan
ilişkilerini içli bir biçemde anlatırken, salonda duygusal anlar yaşandı.
Orhan, babasının yolunda gittiğini, Antalya dağları için mücadele ettiğini, bu
mücadelesi sırasında elinde bir örneği bulunduğunu, bunun da mermer ocakları
sahiplerince öldürüldüğü iddia edilen Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Ayşin
Büyüknohutçu olduğunu belirti. Orhan şöyle dedi: “ Adlarını bir parka verdiler. Herkes istiyor
onların o parktan sonra da yaşatılmasını.
Muratpaşa Belediyesi çok güzel bir şey yaptı organize etti ve çok güzel
bir yer yaptık ve şuna inanıyorum ki bundan sonra gerek belediyeler gerek
platformlar sadece çevre konusunda değil kente katkı sunanlar, kente katkı koyanlar, çevre ortak değerlerini yükseltenler bu
türdeki aktivitelere Daha bir farklı bakacak.
Çünkü insanlar egodur insan egoludur,
ben de isterim ismim bir yere verilsin.”
Panelin ardından, panelistlere ve Vatandaş Mustafa’nın
ailesine hem Atakum Belediyesi’nin, hem de Trabzon Düşünce ve Kültür
Platformu’nun teşekkür plaketleri verildi.
Haber ve görseller: BRT Yayın Grubu Genel Yönetmeni Alâettin
Bahçekapılı