Prof. Dr. Coşkun Özdemir çok erken, yirmili yaşlarda kaslarda zaaf ve erime yapan ALS hastalığına yakalanan dünyanın tanıdığı dahi Stephan Hawking’in hikayesini kaleme aldı.
Kas Hastalıklar Derneği (KAS-DER) Başkanı da olan yazar Prof. Dr. Coşkun Özdemir’in ALS hastalığı ve uzun yıllardır bu hastalıkla yaşayan dünyanın tanıdığı deha, üstün zeka ve teoriysen Stephan Hawking’i anlattığı yazısı:
Onu, yaşamını ve bir tekerlekli sandalyedeki yaratıcılığını mucize olarak anmak sanırım yerinde olur. Bu yazıda bu eşsiz bilim adamı ve onun başarılarına engel olmayan hastalığından bahsetmek istiyorum. Böyle bir dehayı anlatma girişimi kuşkusuz eksikler taşıyacaktır… ALS, Motor Nöron hastalığı olarak da anılıyor. Onu ilk tarif eden ünlü Fransız nörolog Charcotdur. Biz 50’li yıllarda hastalığı onun adı ile anıyorduk Charcot Hastalığını…
Motor Nöron, Avrupa’da tercih edilen isim oldu. Amerika’da çok sevilen ünlü Yankee beyzbol oyuncusu bu hastalığa yakalanınca Amerikada ALS’ yi Lou Gehrig adı ile anmaya başladılar. Bunca yıl sonra hala tedavisi olmayan nörodejeneratif, kasları eriten (atrofi), yutma, konuşma, solunum güçlükleri yaratan bir hastalık. Çok defa hızla ilerliyor ve birkaç yılda ölüme götürüyor. Çok iyi bir bakımla solunum aleti yardımı ile daha uzun yaşatmak mümkün oluyor. Ama bu mucize insan 50 yıldır bu hastalıkla yaşıyor ve aralıksız üst düzey teori, bilim kitap üretiyor.
ALS çoğunlukla orta, hatta ileri yaş hastalığı Ancak %5-10 kadar ailevi herediter (genetik) vaka var. Çoğunluk sporadik. Suna Kıraç bu hastalıkla yaşıyor ve onun adını taşıyan vakfın bağış ve desteği ile İstanbulda Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı ALS ile birlikte Nörodejeneratif hastalıklar için modern bir araştırma laboratuvarına sahip bulunuyoruz. Bu vakıf genç bilimcilere en iyi merkezlerde yetişmeleri için burs sağlıyor, aynı zamanda hemen her yıl ALS ile ilgili ünlü bilim insanlarının katılımı ile İstanbulda bir sempozyum düzenliyor.
Yurdumuzda bu hastalıkla yaşayan ve ALS hastalarına moral vermenin yanı sıra, onlara mümkün olan en iyi yaşam koşullarını sağlama gayretlerine en aktif şekilde katılan ve bu uğurda büyük çaba harcayan bir meslekdaşımız var, Dr.Alper Kaya.. Hiç yılgınlığa düşmeyen Alper, tekerlekli sandalyesinde bu sıralarda önemli bir projenin gerçekleşmesi için çalışıyor. Onu burada önce takdirle sonra sevgi ile anıyorum…
Stephan Hawking çok erken, yirmili yaşlarda bu hastalığa yakalanıyor. Üstün bir zeka parlak bir öğrenci. 1963′ de 21 yaşında Cambridge’de.. Royal Society of Medicine toplantılarında üyeleri şaşırtan sorular sorup, tabuları yıkan katkılar yapan olağan üstü bir genç.. Hastalık hemen o yıllarda başlıyor. ALS kaslarda zaaf ve erime yapan bir hastalık. Stephan’da hareket güçlükleri başlıyor..Jane Wilde onun sevgilisi. 1965 de yani hastalık başladıktan sonra evleniyorlar. Mart ayı içinde Amerika’da senaryosu Jane Hawking’in kitabından (Sonsuzluğa Yolculuk Stephen ile Hayatım) uyarlanan ve bana bu yazıyı ilham eden filmi gördüm. Yıllardan beri tanıdığım bu ismin yaşam öyküsünü heyecanla izledim. Türkiyede’de gösterilmiş bu film Filmin adı ”Theory of Everything” …
Bu genç dahi, çok gecikmeden yürüyemez (1970) ve daha sonra konuşamaz, kendisini ifade edemez hale geliyor. Ama hiç yılgınlık yok. Sandalyesinde bilgisayarı ile birlikte bütün dünya ile iletişim sağlayarak dahiyane buluşlarını ve yaratıcılığını sürdürüyor. Tekerlekli sandalyesinde aldığı desteklerle ve çok gelişkin bir bilgisayarla düşüncelerini buluşlarını, teorilerini yazıya dökebiliyor ve bunlar sesli ifadelere dönüşebiliyor. Cambridge Üniversitesi’nde ona verilen kürsüde çalışmalarını sürdüren Stephen, Astronom, fizikçi, evren bilimci, kozmolog olarak anılıyor. Evrenin temel prensipleri, Kuantum Fiziği ve relativiteyi birleştirecek teori, Ceviz Kabuğundaki Evren, Zamanın Kısa Tarihi ve Kara Delikler, ünlü kitapları ve çalışmaları arasında. Einstein ödülü, aldığı çok sayıdaki ödüllerden bir tanesi. Bundan önce Cambridge’de sadece de Newton’a verilmiş olan Lucasion Prof. Of Mathematics ünvanına layık görülüyor. 1965’de evlendiği Jane Wilde büyük bir özveri ile yardımcısı destekçisi sekreteri herşeyi..
Medyaya yansıyan bütün dünyada ilgi ile izlenen çok önemli güncel çarpıcı görüşleri var. Son aylarda yapay zeka risklerinden söz ediyor, ”düşünen makineler varlığımızı tehdit ediyor, tam bir yapay zeka insanlığın sonunu getirebilir ” diyor.. ”Aslında hiçbir bilgisayar bir solucandan daha zeki değildir. Ancak kapasitesi her 18 ayda ikiye katlanıyor” onun sözleri…
1942 doğumlu Stephen’in Galileo’ya büyük düşkünlüğü var… Galileo onun doğumundan 300 yıl önce öldü. Galileo’nun saygınlığı ve itibarının iadesi için kampanya başlatıyor. Ateist olduğunu ilan eden bu dahi, 1975 yılında papadan madalya alıyor. Papalık bilimler akademisi XI PUİS ona altın madalya veriyor..Bunu bilimin dine karşı zaferi olarak anıyor. Destekçisi olduğu Büyük Patlama’nın Vatikanı memnun ettiğini öğreniyoruz… Hawking ateist, evrende Tanrıya yer yok diyor. Jane ile bu konuda anlaşmazlığı var. Jane Tanrıya ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Klasik müzik tutkusunda da ayrı düşüyorlar. S.Hawking, Hitlere ilham veren Wagner’i seviyor. Jane ise Rahmaninof’u… 3 çocukları oluyor… Jane dil bilimci… Ağır bir işçi gibi çalışıyor… Daktilo kullanıyor yemek, mutfak, banyo hepsi onun görevi…
Times’ın bir yorumu şöyle:
S.Hawking 11. boyutta düşünüyor ama jane çok daha fazla boyutta sevmeyi biliyor. Hangisi daha değerli diye soruyor Times?
Müziğe çok meraklı Jane. Çocuklarının da müzik sevgisi ile büyümesini istiyor. Koro Şefi Jonathan Hellyer iyi dostları. Sıkı sık ve seyahatlerde aile ile birlikte. Filmde ve mutlaka gerçekte Jane ile Jonathan arasında bir duygusal yakınlık olduğu seziliyor. Stephen Hawking ve Jane Wilde arasındaki muhteşem bir beraberlik 30 yıl dolduğunda ayrılıkla sonuçlanıyor. Stephen ona yardıma gelen kendisini ifade edebilmesine destek veren Elaine Mason’a yakınlık duyuyor. Evet, beklenmedik bir şey oluyor ve 1995′ de 30 yıl sonra Jane’den ayrılıyor Stephen..Elaine Mason ile evleniyor. Fakat bu evlilik 2006’da sona eriyor. Eski eşi ile sık sık birlikte oluyor ve bu filmin galasına birlikte geliyorlar. Filmde Eddie Redmayne için “beni çok iyi canlandırdı. Kimi zaman ekranda kendimi gördüğümü sandım“ diyor. Bu büyük dehanın kendisine benzersiz bir sevgi ile destek veren Jane’den ayrılışı düşündürücüdür. Acaba bu nasıl olmuştur? Bu ayrılık ona huzur vermiş midir? Uzun yıllar tüm gençliğini fizik engelli eşine adayan, ağır bir işçi gibi çalışan Jane in Stephan’den ayrılığını nasıl açıklarız diye düşünmekten kendimi alamadım? Büyük bilim insanı yıllardır yoksunluklar içinde yaşayan eşinin Jonathan’la duygusal yakınlığını görerek ona artık gönlünce yaşama fırsatı vermek istemiş olamaz mı? Kendisinin Elaine duyduğu yakınlıktan daha çok, Jane’nin bir genç insana duyduğu yakınlığa öncelik vermiş olamaz mı? Ben bu olasılığa yer verme eğiliminde oldum. Stephen gençlik döneminin sevgilisi Jane’ den hiç uzak kalmıyor. Filmin galasına da birlikte geliyorlar. Elaine ile çok derinlikli bir beraberlik yaşamadığını sanıyorum.
Engelleri aşıp harikalar yaratan bu büyük insanın engellilere ve onlarla ilgilenenlere öğütleri var. Bunları uzun yıllar önce ALS hastalığı için hazırladığımız broşürlere almıştık..Yazıyı onlarla bitireceğim.
1) Ne kadar kötü olursa olsunpes etmeyin çıkacak olan faturayı umursamayın.
2) Hayatın acımasız olduğunu kabul edin.
3) Yapamayacağınız şeyler için boş yere üzülmeyin. Yapabileceklerinizi yapmaktan zevk alacağınız için uğraşın.
4) Önemli olan ruh ve akıldır, bedensel özürlü biri de sağlıklı olabilir.
5) Bu benim başıma nasıl geldi diye sormayın. Benden daha kötü durumda olan insanlar da vardır diye düşünün.
6) Sadece başkalarının yardımlarına açık olmayın. Kendinize de yardım edin. Başkalarına hala bir şeylerin üstesinden gelebildiğinizi gösterin.
7) Uçurumun kenarında bile taklalar atabilirsiniz. Üstelik gülümseyerek ve bütün evreni aydınlatarak.
8) Her günün tadına varın, herşeyin en iyisini yapmaya çalışın.
Bu büyük insana büyük dehaya saygılar yolluyorum…
Kaynak: Prof. COŞKUN ÖZDEMİR
MAKALENİN ORJİNALİ