Orhan Veli Kanık’ın kız kardeşi, 90 yaşındaki Füruzan Yolyapan Hanım Efendi iki ay önce bizi kırmamış ve kendisiyle evinde bir görüşme yapmıştık. Uzun söyleşimizde abisinin ölümüyle ilgili belleğinde kalanları, gözleri dolarak ve ağlamaklı olarak şöyle anlatıyordu, BEDES Başkanı Gülay Demirel’le bana, Şişli’deki evinde.
Ferhat Özen/itvhaber.com
“…..lisesinde öğretmendim. Dediler ki seni Sabahattin Eyuboğlu çağırıyor. Dersten sonra giderim, dedim. Yok, hemen gitmen gerekiyor, önemliymiş, dediler. Gittim. Sabahattin Eyuboğlu üzgün görünüyordu. Aileniz, radyodan duymadan önce, senin öğrenmeni, uygun bir dille de ailene önce yine senin açıklamanın uygun olacağını düşündüm, dedi. Neyi açıklamamı, neden söz ediyorsunuz, abime bir şey mi oldu, dedim. Orhan’ı sabaha karşı kaybettik, der demez başım dönmeye başladı. Eyuboğlu metin olmamı, vb şeyler söyledi.”
“Eve geldiğimde, gazeteciler evden çıkıyordu. Annem, bunlar neden gelip gidiyorlar, Orhan’a ne olmuş ki diye soruyor. Olur mu hiç öyle şey! Baş sağlığı ne demek diye söylenmeye başladı. Yok öyle şey, deli mi bunlar. Kalkın oynayalım, dedi, oynamaya başladı. Annem aklını yitirmişti. Orhan’ı yitirdiğini kabul edemiyordu.”
Edebiyatımızın en büyük şairlerinden, şiiri sokağa çıkaran şair olarak kabul edilen Orhan Veli’nin, alkol komasından öldüğü bilgisine ben kuşkuyla yaklaşanlardanım. Görüşmede bu nedenle kız kardeşinin bu konuda ne bildiğini ve ne düşündüğünü öğrenmek istiyorum.
Görüyorum ki o da bilinenden farklı bir şey söylemiyor. “Ölümünden 4 gün önce Ankara’da belediyenin kazdığı bir çukura düştüğünü biliyoruz, ölümünün bununla bir ilgisi olamaz mı?” diye soruyorum. “Yok…” diyor. “Doktorlar alkol koması dediler ve ona göre bir tedavi uyguladılar.” “Ne uyguladılar?” diye soruyorum. “Sıcak banyo yaptırdılar” diyor. “Alkollü bir kişiye sıcak banyo tedavisi doğru bir uygulama mı diye Gülay Hanım’a bakarak, ortaya soruyorum. Halim Şefik’in (Orhan Veli’nin Beykoz’dan arkadaşı) Otopsi şiiri aklıma geliyor. Füruzan Hanımın da ezbere bildiği bu şiir şöyle:
“Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince ten kafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar. Çok geç kaldılar” (Otopsi- Orhan Veli’ye ağıt-Halim Şefik
Bu şiire gönderme yaparak, “Doktor Beyler bu işte çok yanılmış olmasınlar…” diyorum. “Elimizde kanıt olmadan bir şey söyleyemeyiz” diyor, Füruzan Hanım. Onun bilime saygısı övgüye değer. Ancak yine bilimsel bir kuşkuculukla, “Ankara’da düştüğü zaman başını çarpmış olabileceği hiç düşünülmedi mi acaba?” diye sesli düşünerek soruyorum. “Bu konuşuldu mu hiç ailede?” diyorum.
“Yok hayır”, diyerek, kesin bir dille yanıtlarken şu bilgiyi veriyor : “Abim Ankara’dan geldiği günün ertesi, o gece nasıl düştüğünü bize anlattı. Pantolonun paçasını kıvırıp çekerek, dizindeki sıyrıkları gösterdi. O da önemsemedi bunu.”
Burada Füruzan Yolyapan’ın, o düşme sırasında, abisinin başını çarptığını bilmediği anlaşılıyor. (İhtimal doktorların da bu düşme olayını dikkate almadığı…) Çünkü edebiyat tarihi yazıcılarımızdan kimine göre, düşme sırasında başını da çarpmıştı. Orhan Veli konusunda önemli bir çalışması (monografisi) bulunan Bilge Ercilesun, bu olayı şöyle anlatıyor: “10 Kasım’da 1950 gecesi, birkaç günlüğüne geldiği Ankara’da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta yürürken Belediye’nin kazdığı bir çukura düştü ve başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul’a geldi. Ağrı ve sızılarından şikayet ediyordu. 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. Alkol zehirlenmesi teşhisi kondu ve tedavi edildi. Halbuki düşme dolayısıyla beynindeki damarlardan biri çatlamış ve beyin kanaması olmuştu. Saat 20’de komaya giren Orhan Veli, bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak, 14 Kasım Salı gecesi, saat 23.20’de Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etti. “ ( Bilge Ercilesun, Hayatı, Sanatı ve Eserlerinden Seçmeler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi, 259 safa,1994, Ankara)
Füruzan Yolyapan’ın görüşmede bize, ailede kalp rahatsızlığı olduğunu ve bu nedenle zaten ailede uzun yaşayan olmadığını, kendisinin uzun yaşamasının da tıbbın ilerlemesinden kaynaklandığını söylemesinin, onun ilerleyen yaşında, ağır yaralı algı dünyasına ait sorunlu bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum.
Orhan Veli’nin 64 yıldır sorgulanmayan ölümündeki ‘gariplik’ zaten burada başlıyor bence. Orhan Veli’nin alkolden öldüğünün, bir bilgiden öte bir inanç olması, birilerinin işine gelip hoşuna mı gidiyor diye, sorgulamaya devam ediyorum. Alman şair Lasse SÖDERBERG’ in, onun ölümünden sonra yazdığı, Orhan Veli’yi Düşünüyorum, adlı şiirinde dile getirdiği gibi, ‘ihmalin uyuşukluğu’ndan kurtulmak istiyorum.
ORHAN VELİ’Yİ DÜŞÜNÜYORUM
Yurdumda kar meydanlarda ölür
Ve ihmalin uyuşukluğu kaplar içimi.
……………………………………….
Her gece bir gündüzün içine akar,
Her mahzun pencere bir çığlık fırlatır
Kapanırken karanlığın göğsüne.
An olur upuzak ülkeler özlenir
An olur zamanın anaforu şehvetle içilir.
Ama bugün seni düşünüyorum, ey hayatın katlettiği şair!
Ey neşesi kuzey manzaralarım arasında esen Orhan Veli
………………………………………………………………..
(Orhan Veli’yi Düşünüyorum, Lasse SÖDERBERG)
(Nitekim benim gibi onun ölüm nedenine kuşkuyla bakan bir meraklı (!) daha olduğunu, ölüm raporunu bulup ortaya çıkarmaya çalıştığını, Orhan Veli konusunda bir başka araştırması olan, Kanıksadığım Biri Orhan Veli çalışmasının yazarı, Yapı Kredi Yayınları’nın da Orhan Veli danışmanı M. Şeref Özsoy’ dan öğreniyorum.)
Ölümünden 64 yıl sonra bu neden önemlidir diye soran çıkar mı, çıkar.
Bu ülkede uyuşuk, mistik ihmalden ne değerler yitiriyoruz, ne değerler!.. Onun ölümünden, yaşayanlara bir ders çıkarmadan, üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, benim gibi bu dersi soracak işgüzarlar(!) hep çıkacak.
Hatta başka biri de Orhan Veli’den sonra, 64 yılda kaç kişi belediye çukuruna düşerek öldü diye bir araştırma yaparsa, Orhan Veli’nin başına gelen belediye ihmallerinin önüne neden geçemediğimiz, bu arada benim de Orhan Veli’nin ölümündeki ‘garipliğe’ neden ısrarla dikkat çekmeye çalıştığım anlaşılabilir.