AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nasuh Mahruki 10 soruda İstanbul’u anlatıyor. Nasuh Mahruki’yle İstanbul’a dair sorular ve yanıtları.
10 soruda İstanbul köşemizin bu haftaki konuğu, AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nasuh Mahruki oldu. Kendisi ile yapmış olduğumuz bu keyifli sohbeti sizlerle paylaşıyoruz.
1.İstanbul’u hayatında hiç görmemiş birine, İstanbul’a dair ilk neyi anlatırsınız?
İstanbul’un en karizmatik özelliklerinden bir tanesi İstanbul Boğazı’dır. İstanbul Boğazı anlatılmadan İstanbul anlatılmaz. Çünkü İstanbul hem Avrupa’ya hem Asya’ya yayılmış bir şehirdir ve bunu en güzel anlatan şey o aradaki boğazdır.
2. İstanbul’u ilk defa ziyaret eden birini çıkartacağınız bir günlük İstanbul turunun, olmazsa olmaları nelerdir?
Mutlaka denizi görmesini isterdim. Ortaköy, Bebek, Arnavutköy, Kuruçeşme’nin olduğu taraflar çok güzel. Belgrat Ormanı’nı görmesini isterdim. İstanbul’un içerisinde böyle muhteşem bir ormanın varlığını herkes bilmeli. Bir de tabi ki Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi eski kültürümüzün izlerini taşıyan saray ve müzeleri görmesini isterim.
3.İstanbul’un en önemli mimari yapısı sizce hangisi?
Herhalde Ayasofya’dır. Çünkü geçmiş olarak baktığımızda İstanbul’da bulunan en eski ayakta kalan ve amacına uygun bir şekilde hizmet veren yerlerden biri. Onun dışındaki yapıların hepsi çok genç. Hepsi ne kadar heybetli ve ihtişamlı görünse de Ayasofya’nın karizmasıyla herhalde hiç biri yarışamaz.
4.Son on yıla baktığınızda İstanbul’da en büyük değişimin hangi konuda yaşandığını söyleyebilirsiniz?
En çok problem olarak gördüğüm şey aşırı kalabalıklaşma. Coğrafi olarak baktığımızda Türkiye 783 bin kilometrekare, İstanbul 5 bin 300 kilometre. İstanbul, Türkiye nüfusunun 140’ta biridir ama nüfus olarak 5’te birine ev sahipliği yapıyor. Yapılacak en doğru şey nüfusu azaltmak. İstanbulluların insanca yaşayacağı yere ihtiyacı var. Yani nefes alabileceği, toprağa dokunabileceği, yeşillik görebileceği, temiz hava ile beslenebileceği alanlara ihtiyacı var.
5.Son dönemde İstanbul’da kültür–sanat, çevre alanında yapılan çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
İstanbul Türkiye nüfusunun 5’te birinin yaşadığı bir yer. Nereden baksanız 15, 16 milyon belki daha da fazla insan yaşıyor. Dolayısıyla bu insanların sportif, sanatsal ve kültürel anlamda olağanüstü bir hareketliliği var. Bu çerçevede İstanbul çok zengin. Tabandan gelen bir talep olduğu için İstanbul’un sportif, sanatsal ve kültürel hayatı oldukça zengin.
6.İstanbul’da yaşayan biri olarak karşılaştığınız sıkıntılar nelerdir? Çözülmesini istediğiniz en acil sorun nedir?
En acil sorun nüfus. Benim ailem 200 yılı aşkındır İstanbul’da yaşıyor. Dolayısıyla ben kentli olma kültürünün ne olduğunu çok iyi biliyorum. İstanbul bizim değil, biz İstanbul’a aidiz. Sonuçta İstanbul 9 bin yıldır insan yerleşimine açık bir şehir. Burada hakikaten muhteşem bir kültürler kavşağı ve buluşması var. Buradan herkes gelmiş ve gitmiş. Biz de İstanbul’u annemiz, babamız atamız gibi değerlendirip korumalıyız.
7.Sizin İstanbul hakkında bir projeniz olsaydı ne yapmak isterdiniz?
Nüfusu azaltırdım, bu şehir bu nüfusu kaldırmaz. 7’den 70’e herkesin İstanbul’un Türkiye’nin en önemli şehri, en önemli markası olduğunu anlaması lazım. İstanbul’a layık olduğu şekilde davranması lazım. Bugün Londra’ya Paris’e, Berlin’e ya da New York’a gittiğinizde son derece kurallı ve disiplinli olduğunu görürsünüz. 1993’te Sen Petersburg’a gittiğimde gözlerime inanamadım. Şehir açıkhava müzesi gibiydi. O tarihte oradaki Rus dağcı arkadaşlarımla konuştuğumda bana, Sen Petersburg’da 2000 yılına kadar neyin nereye yapılacağının belirlendiğini söylemişlerdi. Korumamız gereken bir şehir İstanbul. Ben bu bakış açısını değiştirmek isterdim.
8.Gelecekte görmek ve yaşamak istediğiniz İstanbul’u bize biraz anlatır mısınız?
Herhalde İstanbul’un en güzel zamanları 1950’ler ve 1960’lardı. İki savaş atlatılmış ve biz İkinci Dünya Savaşı’na girmediğimiz için çok şanslıyız. 1950’ler ve 1960’larda yükselme, büyüme ve refah dönemi yaşanmış. Babam 1943 doğumlu. O dönemlerde babam Beyoğlu’na, İstiklal’e ya da Taksim’e giderken en güzel kıyafetlerini giyermiş. Ben öyle bir İstanbul’da yaşamak istiyorum. Gelişmiş ülkelerin merkezi olan ya da en büyük şehri olan Londra gibi, Paris gibi, New York gibi, Berlin gibi, Sen Petersburg gibi… Böyle şehirlerde korunmuş, insanı merkeze alan, tasarımlarıyla, park bahçeleriyle, otoparklarıyla, yeşil alanlarıyla, hayvan gezdirme yerleriyle, bisiklet yollarıyla, yürüme yollarıyla, deniz kenarındaki sayfiye alanlarıyla, kafeleriyle birlikte insanın yaşamına mutluluk, refah, kalite, görgü ve güzellikler katacak bir İstanbul’da yaşamak isterdim.
9.Sizce İstanbul’u en iyi anlatan şiir/ şarkı / roman hangisidir?
Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı şiiri çok etkiler beni her zaman.
10.Şu an gözlerinizi kapatıp açsanız İstanbul’da hangi zaman ve mekânda olmak isterdiniz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kurulduğu zamanlarda Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olmak isterdim.
Ali Nasuh Mahruki kimdir?
Ali Nasuh Mahruki, iki yüz yıldan beri İstanbul’da yasayan köklü ve varlıklı Mahruki ailesinden geliyor. Osmanlı döneminde Sultan II. Mahmud’a hizmet etmiş Kaptan-ı Derya Ali Paşa’nın 6. kuşak torunu olan Ali Nasuh Mahruki’nin babası Cem Mahruki Türkiye’nin önemli koleksiyoncularından biridir. Cem Mahruki, Türk Numismatik Derneği başkanlığı ve Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’na bağlı Ülkü Locas’ında Üstad-ı Muhteremlik görevleri yapmış bir kişidir.
Ali Nasuh Mahruki, Şişli Terakki Lisesi’nin ardından 1992’de Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Dağcılık sporuyla 1988 yılında Bilkent Üniversitesi Doğa Sporları Topluluğu’nda tanıştı. Üç yıl boyunca topluluğun başkanlığını yaptı. Dağcılık dışında mağaracılık, aletli dalış, yamaç paraşütü, motor sporları, bisiklet ve yelken sporuyla ilgilendi.
1992-1994 yılları arasında eskiden Sovyetler Birliği’nin sınırları içinde kalan 7000 metreden yüksek beş dağa tırmanarak Kar Leoparı unvanını aldı.
1995 yılında Everest Dağı’na tırmanan ilk Türk dağcı oldu. 1996 yılında yedi kıtanın en yüksek dağına tırmanarak Yedi Zirveler projesini tamamlayan 45. ve en genç sporcu oldu. Sonraki yıllarda da birçok zorlu tırmanış gerçekleştirdi.
Tırmanışların en önemlileri, oksijen desteksiz olarak gerçekleştirdiği Cho Oyu, Lhotse ve K2 dağlarıdır. Mahruki 15 yıl aradan sonra bir kez daha Everest Dağı’na tırmandı.
Liderlik, takım çalışması, kişisel gelişim, kendini tanıma, hedef odaklılık, kararlılık, disiplin, risk yönetimi gibi konularda motivasyon konuşmaları ve seminerler düzenliyor. Nasuh Mahruki, Bahçeşehir Üniversitesi’nde “Takım Çalışması ve Liderlik” dersi vermiş, çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmış, çeşitli televizyon kanallarında belgesel programları hazırlamıştır.
AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin kurucu üyesi olan Nasuh Mahruki hala derneğin Yönetim Kurulu Başkanı’dır.
Nasuh Mahruki, Himalayalar’da Bhutan Krallığı’na yaptıkları bir motosiklet yolculuğu sırasında geleneksel bir düğün töreniyle Mine Mahruki ile evlendi ve 2013 yılında oğulları Barlas dünyaya geldi.
Röportaj: Burcu KASARCI / İstanbul Ajansı
Kamera: Ahmet PAŞKAL / İstanbul Ajansı
Kurgu: Mahmure YETİŞ / İstanbul Ajansı