Dünyanın pek çok ülkesine yaptığı seyahatlerin ardından kaleme aldığı kitaplarıyla dikkat çeken Nedim Gürsel ile Gezi Edebiyatı üzerine MSKM’de bir söyleşi gerçekleşti.
Edebiyat dünyasının önemli isimlerini okurlarla buluşturmayı sürdüren Ataşehir Belediyesi kültür-sanat etkinlikleri; edebiyatta 50 yılı deviren, kitapları 25 ülkede yayımlanmış Türk Edebiyatının duayenlerinden Nedim Gürsel ile devam etti.
Gazeteci- yazar Gülşah Elikbank’ın moderatörlüğünde, usta yazar Nedim Gürsel ile son kitabı ‘Mehdi’yi Beklerken’ üzerinden Gezi Edebiyatını odağına alan bir söyleşi düzenlendi.
Kitaplara isim verme konusuyla başlayan söyleşide konuşan Nedim Gürsel, “Kitap adları her zaman kitapların içeriklerini yansıtmayabiliyor. Bazı yazarlar çok kolay isim bulurlar, bazıları zorlanırlar. Ben kendimi zorlanan yazarlar kategorisinde görüyorum. Edebiyatın her türünde 40’dan fazla kitap yazdım, sanıyorum bir kitabıma iyi bir başlık buldum. Onun ismi de Boğazkesen” dedi.
“Mehdi’yi Beklerken” isimli kitabını ilk olarak ‘İran’a yolculuk’ adıyla belirlediğini ifade eden Nedim Gürsel, kitapevinin telkiniyle daha çekici bir başlık seçerek, ‘Mehdi’yi Beklerken’ ismini verdiğini söyledi.
İran’a yaptığı yolculuk ve oradaki inançlar üzerine söyleşiye devam eden Nedim Gürsel, İran’daki mehdi inancına, inanç dışından bir yazar olarak baktığını ve ütopik bulduğunu söyledi.
Ortadoğu’nun edebiyat açısından çok zengin bir şiir geleneği olduğunu vurgulayan Nedim Gürsel, “Şiir her zaman ön planda olmuş. İran’da da bu böyle, bizde de. İran’a bakarsak; klasik şairlerini onurlandıran bir ülke, çağdaş şairleriyle sorun yaşıyor. Kitapta bu çelişkiden de bahsettim. Kitap uçağın tekerleri piste değer değmez başı açık olan kadınların örtünmesiyle başlıyor. Bana sorarsanız devlet vatandaşın ne giydiğiyle ilgilenmemeli. Bunu kitabımda da dile getirdim. Bu yolculuk ve oradaki yazar dostlar sayesinde az da olsa Klasik İran Edebiyatı üzerine bilgi sahibi olabildim” dedi.
Gezi edebiyatı konusunda konuşan Nedim Gürsel, “Ben daha çok ‘yolculuk edebiyatı’ tanımlamasını kullanıyorum. Rehber niteliğinde kitaplar yazmıyorum. Edebiyatın kökeninde bir yolculuk vardır ve yazar olarak yolculuklar beni çok besledi. Romanlarımda ve öykü kitaplarımda da; uzak coğrafyalar, başka kentler ve o kentlerin şiirsel atmosferleri yer aldı. 16 yaşında yazdığım ilk hikâyemin adı yolculuk ve o zamandan bu yana, benim varoluşumun temeli de aslında bir edebiyat yolculuğu olmuş” şeklinde sözlerini tamamladı.