İstanbul Ajansı’nda yayınlanan ‘20 soruda İstanbul’ köşesinin bu haftaki konuğu sinema, tiyatro ve tv oyuncusu Burçin Bildik İstanbul’un, sırlarla dolu bir şehir olduğunu vurguladı.
Burçin Bildik;
İstanbul, sırlarla dolu bir şehir
20 soruda İstanbul köşemizin bu haftaki konuğu sinema, tiyatro ve tv oyuncusu Burçin Bildik.
İstanbul Bakırköy’de doğan Burçin Bildik sanat yaşamına Bakırköy Halkevi bünyesinde bulunan halk oyunları çocuk kadrosunda başladı. İlkokul sıralarında tiyatro kollarında görev yaparken bir yandan Yurdaer Doğulu’dan gitar ve solfej dersleri aldı. Daha sonra halk danslarına yoğunlaşarak profesyonel olarak derneklerde oyuncu, eğitmen ve kurucu üyelik görevlerinde bulundu. Çeşitli yurtiçi ve yurtdışı festival ve yarışmalarda ülkesini başarıyla temsil ederek ödüller aldı. Ayrıca anaokul, ilkokul ve liselerde eğitmen olarak çalıştı. Lise eğitiminin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Halkoyunları Bölümü’nde eğitim gördü. Bu eğitimi sırasında iki gitarist arkadaşıyla Grup Sevgi Yolcuları adıyla kurduğu grupta percussion çalarak profesyonel müzik hayatına başladı(1990) Daha sonra grupla yollarını ayırarak 1997 yılından itibaren şarkı söylemeye başladı halen çeşitli orkestralarla Türkçe ve Rumca şarkılardan oluşan geniş repertuarı ile programlarına devam ediyor. Sanatçı POPSAV ve BASAD üyesidir.
1.) Herkesin mutlaka İstanbul’a bir geliş öyküsü vardır. Sizin öykünüz nedir?
Ben 400 yıllık İstanbullu bir ailenin çocuğuyum. Yani gerçek bir İstanbulluyum. Çocukken hep üzülürdüm. Mahallemizdeki insanlar köylerine giderlerdi. Ben de anneanneme sorardım. “Biz niye köye gitmiyoruz?” diye. Anneannem de “Oğlum bizim köyümüz burası” derdi. Ben gerçek bir İstanbul ailesinin çocuğu olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
2.) İstanbul’u tek bir kelimeyle ifade etmenizi istesek…
Sırlarla dolu bir şehir. Her tarafından tarih fışkıran ve beni her defasında kendine aşık eden bir şehir. Hala bu kadar kalabalığa rağmen batmamış bir şehir.
3.) İstanbul’u hayatında hiç görmemiş birine İstanbul’a dair ilk neyi anlatırsınız?
İnsanlar kendi kentlerinde yaşarken oranın nasıl anlatılması gerektiğini bilemezler. Ben yurtdışını da görmüş biri olarak söylüyorum. İstanbul, çok güzel bir aşk şehri. Sadece karşı cins aşkı için söylemiyorum. Özellikle geceleri çok güzel bir kent. Mali durumunuz müsaitse dünyada yaşayabileceğiniz en güzel şehir.
4.) Bir gün İstanbul’dan ayrılmanız gerekse en zor vazgeçeceğiniz yanı ne olur?
Her gün değişen rengi ile denizi ve köprüden geçerken beni hayran bırakan manzarası olurdu. Zaten hep söylemişimdir. Eğer İstanbul’da yaşayamayacak pozisyonum olsa Türkiye’de İzmir’i seçerdim.
5.) İstanbul’da “Keşke hiç olmasaydı” dediğiniz herhangi bir şey var mı?
Kentlerdeki işsizlik yüzünden İstanbul’a büyük bir göç yaşanıyor. Bize bizim kentimizi bıraksalardı ne güzel olur diye düşünürüm. İstanbul, fazla göç alarak dokusu bozuluyor. İstanbul, sanki gelinip sonradan kurulmuş bir kent gibi duruyor. Ben 2003 yılında “Kentim İstanbul” projesinde yer aldım. O zamanlar İlber Ortaylı ile de bu konuyla ilgili sohbetimiz oldu. İstanbul, sadece kendine bırakılmış olsa çok güzel bir kent.
6.) İstanbul’un en sevdiğiniz semti hangisi?
Ben doğma büyüme Bakırköy’lüyüm. Bakırköy’ün eski halini çok severdim. Şimdi de Anadolu yakasını seviyorum. Çünkü dokusunu bozmamaya çalışıyorlar. Özellikle Kadıköy bölgesi… Bağdat Caddesi’ni çok seviyorum. Fakat Avrupa yakası beni huzursuz ediyor. Trafiğiyle, keşmekeşiyle… Bunlara rağmen Avrupa yakasında bulunmak hoşuma gidiyor.
7.) İstanbul’u ilk defa ziyaret eden birini çıkartacağınız bir günlük İstanbul turunun olmazsa olmazları nelerdir?
Öncelikle boğaz. Kalkhedon, Kadıköy’ün Antik Çağ’daki adıdır. Kalkhedon, Körler Ülkesi anlamındadır. İnsanların, Körler Ülkesi demelerinin nedeni de karşısı bu kadar güzelken neden buraya yerleştiler diye düşünmelerinden kaynaklanıyor. Oysaki ben Anadolu yakasından karşıyı seyretmeyi seviyorum. Özellikle Salacak’tan… Salacak’tan bütün kenti görürsünüz. Kız Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, her şey gözükür. Demek ki körler ülkesinde yaşamıyoruz. Anadolu yakasından o manzarayı seyrettirirdim. Sonra da Galata Kulesi, Taksim…
8.) İstanbul’un en önemli mimari yapısı sizce hangisi?
İstanbul’un mimari olarak beni hayran bırakan birçok yeri var.
Ben İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okudum. Mesela Taşkışla binası çok güzeldir. Eski, o tahta evler beni çok mutlu ediyor.
9.) İstanbul Manzarası denildiğinde ilk aklınıza gelen yer neresi?
Salacak’tan karşıyı seyretmek. Topkapı Sarayı’nı görmek gerçekten iyi bir manzara…
10.) İstanbul’un sembolünü biliyor musunuz? Beğeniyor musunuz? Sizce ne olmalı?
Lale olarak biliyorum. Sembolü de çok egzotik ve sanatsal buluyorum. Bana göre yeterli bir sembol. Ama yedi tepeli şehir olarak düşündüğünde padişahlardan yola çıkarak baktığın zaman camileri gösteren şeyleri de seviyorum.
11.) İstanbul’un ilk aklınıza gelen yöresel(?) yemekleri nelerdir? Bir başka ifadeyle İstanbul’la özdeşleşen yiyecekler nelerdir?
Türkiye’deki en üzücü şey mübadeledir.
İstanbul’un yemekleri dediğiniz zaman Rum mezeleri aklıma geliyor. Çünkü onlar bu kentin mutfağını oluşturan yemekleri yapıyorlar. Zeytinyağlılarımız o yüzden güzel. Yani biz kendi kültürümüzü elimizle komşuya gönderdik. Şimdi de cacık sizindi, bizimdi tartışması yapıyoruz. Hepsi bizimdi! Ama İstanbul’da yaşayan Rumların, Bizanslıların, Türklerindi… Onları alıp gönderirseniz, kültürlerini de oraya taşırlar. Kültür, bir yerden bir yere taşınarak devam eder. Bunların yanı sıra tabii ki saray mutfağı var. En sevdiğim yemek Hünkâr Beğendi. Düşünsenize hünkâra beğendirilmiş bir yemekten bahsediyoruz. İmam Bayıldı, Kadınbudu Köfte… Bunlara baktığınız zaman ne kadar saraydan gelen özellikler olduğunu görüyorsunuz.
12.) İstanbul’u dünyanın diğer metropollerinden ayıran en büyük özelliği nedir sizce?
İki kıtayı ayırması ve kıtaları birleştirmesi. İstanbul, iki kültürü bir arada taşıyor. Afrika’dan gelen eski çağ insanlarının İstanbul Boğazı’nı kullanıp Avrupa’ya geçmeleri ile İstanbul’da bir akım oldu. İstanbul olmuş olmasa inanın bana akış olmazdı. 3 kuşaktır İstanbul’da yaşayanlar kendilerine şuradan, buradan geldim demesinler. Dedeniz ve babanız İstanbul’da doğmuşsa siz İstanbullusunuz. Biz aslında falanca yerden geldik diye bir şey yok. 3 kuşaktır İstanbul’da yaşıyorsanız gururla İstanbulluyum demelisiniz.
13.) Son 10 yıla baktığınızda İstanbul’da en büyük değişimin hangi konuda yaşandığını söyleyebilirsiniz?
Ulaşım. Sanatla uğraşan biri olarak toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Metro, metrobüs, çift katlı otobüsleri çok seviyorum. Son 10 yıl ulaşımı insanların ayağına kadar getirdi. Valilik, belediye, devlet ulaşımla iç içe olmayı sağladı. Marmaray’da bunlardan bir tanesi… Ulaşıma çok büyük yatırım yapıldı. Ben bundan dolayı çok mutluyum.
14.) İstanbul’da yaşayan biri olarak karşılaştığınız sıkıntılar nelerdir? Çözülmesini istediğiniz en acil sorun nedir? Bunun çözülmesi noktasında neler önerirsiniz?
Ulaşım sorunu. Ulaşım sorununun özel araçlarla çözülmesi gerekiyor. OGS ve HGS’nin bir an önce birleşip köprünün rahatlaması taraftarıyım.
Asfaltlama çalışmalarının hızlandırılması. Çünkü bu yol kente yetmiyor.
Doğalgazın ucuzlaması. İnsanlar oduna, kömüre yönelince hava kirliliği artıyor.
15.) İstanbul’da spor adına yapılan çalışmaları kayda değer ve yeterli buluyor musunuz?
Özellikle parklarda çok büyük yatırım ve çalışmanın olduğunun farkındayım. Kiralık bisiklet uygulaması başladı. Bunlar çok güzel şeyler. Bir de her zaman bardağın boş kısmını görmemek lazım. Hep boş kısmını görürsek bu iş bitmez. Kötünün yanında iyi şeyler de var. Sürekli yeni çalışmalar yapılıyor.
16.) İstanbul’da hayata geçirilen hizmet ve projelerden memnun musunuz?
Sürekli çalışan bir insan grubunun olduğunun farkındayım. Ben bilinçle yaklaşıyorum. Kitabı ortasından okumaya çalışıyorum. Yapılanlarda var, yapılamayanlarda… Yapılmak istenenler de… Gelişen çağda hiç bir zaman yeterli olmayacaktır. Ama uğraşılıyor. Mesela kasırların (Hidiv Kasrı, Yıldız Sarayı) halka açılması. Bunların belediyelere bağlanması beni çok mutlu ediyor. O manzaraya bakarken 2 liraya çay içmeliyiz. Bu şekilde tutulması herkesin oraya gelmesini sağlar. Her kesimin bir arada olmasını sağlar. Niye o insan grubu orada yaşamasın ki. Her şey zenginlere göre kurulmamalı. Belediyelerin bunlara sahip çıkması güzel bir şey.
17.) Sizin İstanbul hakkında bir projeniz olsaydı ne yapmak isterdiniz?
İnsanların Hyde Park gibi bir parkının olmasını sağlardım.
18.) İstanbul’u daha şuurlu yaşamanın ve hakiki bir İstanbullu olmanın formülü nedir sizce?
İstanbul’u gel geç bir kent olarak görmemeli.
İstanbul’a sahip çıkmalı.
Kendi kültürünü İstanbul’a taşımaktansa buradaki kültürü anlayıp ona göre yaşamalı.
İstanbullu olma bilincini sağlamak için bazı yaşam kurallarını buraya taşımamak lazım.
19.) Gelecekte görmek ve yaşamak istediğiniz İstanbul’u bize biraz anlatır mısınız?
Gökdelenler yenileşen yerlerde modernleşme açısından güzel ama eski İstanbul dokusunda güzel olmuyor. Eski yerlerinde kendi dokusu içerisinde restorasyonunu sağlamaya ve bu konuda halkı bilinçlendirmeye çalışırdım. Sürekli yeni binalar yaparak “Ah ne güzel oldu” diyemeyiz. O eski dokuyu, güzellikleri de çağdaşlaştırarak devam edelim isterdim.
20.) İstanbul üzerine bu kadar konuştuktan sonra son bir soru daha… Şu an gözlerinizi kapatıp açsanız İstanbul’da hangi zaman ve mekânda olmak isterdiniz?
1930 ile 1980 arasını yaşamak isterdim. O zamanlar çok ilgimi çekiyor. İnsanların tiyatroya, operaya ya da Beyoğlu’na giderken güzel güzel giyindikleri İstanbul’u isterdim. Sosyalleştikleri İstanbul’u görmek isterdim. Sokaklardaki kafeleri çok seviyorum. Fransa’da olduğu gibi… İstanbul’da da öyle kafelerin olmasını isterdim.
Röportaj: Gözde KESEN / İstanbul Ajansı
Fotoğraf: Yeliz KOCA