Türkiye’nin ilk tohum bankasını da yer aldığı Kandıra’daki “NARAKÖY ÇİFTLİĞİ” organik tarım ve eğitim çiftliğindeki çalışmalarda çiftliğe gelenlerin ruhu da tazeleniyor.
Sözcü Gazetesi, Yasemin CANDEMİR imzası ile Nardane Kuşçu tarafından kurulan ve Türkiye’nin ilk tohum bankasını da yer aldığı “NARAKÖY ÇİFTLİĞİ” organik tarım ve eğitim çiftliğindeki çalışmalara, “Topraktan aldığınızı toprağa verme felsefesinin işlediği Narköy’de, organik peynir ve ekmek yapımı atölyelerine de katılabilirsiniz” ifadeleri ile yer verdi.
İşte Nar Anne diye hitap edilen Nardane Kuşçu tarafından kurulan “Narköy Çiftliği”nin Sözcü Gazetesindeki Yasemin CANDEMİR imzalı hikayesi.
GIDA VE ÖZGÜRLÜK ARASINDA BİR BAĞ VAR!
Narköy Çiftliği’nin kurucusu Nardane Kuşçu ya da herkesin ona hitap ettiği gibi Nar Anne’nin bereketi sadece toprağa yansımıyor. Çiftliğe gelenlerin ruhu da tazeleniyor.
İzmit’ten Kandıra yönüne dönüp Kerpe istikametine 10 km devam edince karşınıza çıkıyor Narköy Çiftliği. Yüzünü güneşe dönmüş, altın sarısı ile yeşilin birbirine karıştığı topraklar boyunca devam ediyor. Önünde bir eşeğin bağlı olduğu, boydan boya camla kaplı merkezin önüne kadar. Orada durup aşağı doğru baktığınızda içinizi içinizi bir sonsuzluk hissi kaplıyor. Çiftlikte Türkiye’nin ilk tohum bankasını da kuran Nardane Kuşçu ile buluştuk; hayatı ve umudu konuştuk.
Nardane Hanım, size neden Nar Anne diye hitap ediyorlar?
Beni zihinlerinde ve özellikle de yüreklerinde toprakla eşleştirdikleri için böyle sesleniyor olabilirler. Çünkü ben gökyüzünde gördüğü düşü yeryüzünde uygulamaya çalışan bir ameleyim. Amel kelimesi eylem anlamına gelir. Dünyamız da düşlerimizi eyleme dökerek hayata geçirebileceğimiz bir gezegendir. Bana göre her tohumun toprağa, suya ve güneşe kavuşma ve kendi olma hakkı var. Kendi adıma, tohumlara toprak olmaya çalışan biriyim. Bir başka deyişle, tohumların doğru toprağa düşmelerine destek vermekten hoşlanıyorum.
Kandıra ile tanışmanız nasıl oldu?
Çok küçükken, klasiklerden ‘Anabasis-Onbinlerin Dönüşü’ isimli kitabı okumuştum. Kandıra’yla ilk tanışmam bu kitap sayesinde oldu. Çiftliğimizin bulunduğu bölgede geçen, benim için özel bir bölümü vardı kitabın. Ben o zaman tarih okumayı seven bir çocuktum ve çiftliğimizin olduğu bölgeyi görmemiştim. Ayrıca Kurtuluş Savaşı’yla ilgili kaynakları okurken de Kandıra pek çok kez karşıma çıktı. Bana göre Kurtuluş Savaşı’nın tanyeri Kandıra’da ağarmıştı. İlk kez 25 yıl kadar önce Kandıra bezini araştırmak üzere buraya gelme fırsatım oldu. Unutulmuş bir Anadolu kasabası gibiydi ve bu haliyle beni çok etkiledi.
EĞİTİM YUVASI
Narköy bir çiftlik ve eğitim yuvasına nasıl dönüştü?
Burada ilk olarak organik tarım ve eğitim çiftliği kurulduk. Ama esas amacım, yerel bir işletme kurmaktan çok gelecek nesil için elimdeki tohumları toprağa kavuşturmaktı. Eğitimci olduğum için de eğitimin lojistiğini de aynı ortamda oluşturmak istedim. Bu, çok keyifli ve verimli oldu. Narköy’ün tüm alanları ve orman bizim eğitim alanımız. Çiftliğimizde gıdalarımızın çoğu atalık tohumlarımızdan üretiliyor. Burada peynir vb üretim yapmayı öğretiyoruz.
Organik tarım konusunda ne söylemek istersiniz?
Eğer tarımsal üretim konusunda doğal ve temiz yolları bırakmamış olsaydık böyle bir disipline de ihtiyacımız olmazdı. Fakat yoldan çıkıldı. Bunu çocukken fark etmiştim. O zamanlarda sadece gıdalar ve toprak bozulmamıştı; aile yapıları da zarar görmüştü. Yardımlaşma, paylaşım gibi değerler sağlıksız tohumların toprağa düşmesiyle zarar görmeye başlamıştı. O zamanlarda ben tıpkı babaannem gibi, “Kurda kuşa bile aş olsun” diyerek tohum toplamaya başlamıştım.
YOK OLMAYA YÜZ TUTAN HAZİNEMİZ
Türkiye’nin ilk tohum bankasını kurdunuz. Bize bu konuda bilgi verir misiniz?
Tohum bankamızda yabani bitkiler de dahil olmak üzere 1200 çeşidimiz var. İçlerinde tükenmeye yüz tutmuş endemik bitkiler de var. Bu tohumları her sene ekiyoruz, bir miktarını da tedbir olarak gelecek nesiller için ayırıyoruz. Gözünün içine bakmadığım hiç kimseye tohum vermiyorum. Verirsem de önce bu tohumları nasıl ekeceklerini ve yetiştireceklerini öğretiyorum. Tohumları saklamak için kadim yöntemler kullanıyoruz. Bu konuda devlet desteği istemedik. Tohumlarımızı kendi imkanlarımızla saklıyoruz.
GERÇEKSE KAYIT ALTINDADIR
Satın aldığımız ürünlerin organik olup olmadığını nasıl anlarız?
Gerçek anlamdaki organik tarımda her şey kayıt altındadır. Tüm ürünler laboratuvarda tahlile gider, toprak ve su analizleri yapılır; bu nedenle güvenilirdir. Öncelikle, alışveriş yaparken satın alacağınız ürünlerin sertifikasının olup olmadığını sorun. Günümüzde gerçekten temiz üretim yapan fakat henüz sertifika almamış organik tarım çiftlikleri de var. Temiz gıdamızı üretemezsek, bağımsızlığımız hakkında da uzun uzun düşünmemiz gerekir.
Haberin KAYNAĞI: http://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/gida-ve-ozgurluk-arasinda-bir-bag-var/