Ataşehir’de düzenlenen Türkiye Kent Konseyleri Platformu Yürütme Kurulu Toplantısı’na katılan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven cezayı hak etmediğini göreve dönmesi gerektiğini söyledi.
Recep Kenan/haberinasli.com
Türkiye Kent Konseyleri Yürütme Toplantısı’na konuk olarak katılmak üzere Ataşehir’de olan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ile yaptığımız söyleşide yargılandığı davaları ve göreve dönme olasılığını konuştuk. Recep Kenan’ın sorularını samimiyetle cevaplayan Osman Özgüven; cezayı hak etmediğini, göreve dönmesi gerektiğini ifade ederken; sürecin uzatılarak göreve dönmesinin geciktirildiğini iddia etti. Özgüven göreve dönmek için mücadelesine devem edeceğini, kararlı olduğunu söyledi.
Kent konseylerinin özerk bütçe, özgür ve geniş katılımlı yönetimlerden oluşmasını savunan eski Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven iktidar temsilcilerinin de yönetimine katılmaları gerektiğini dile getirdi.
Kent konseylerinin kent yönetimlerine danışmanlık işlevi olması gerektiğini ifade eden Başkan Osman Özgüven bu değişikliklerin gerçekleştirilebilmesi için geniş kapsamlı bir düzenleme ihtiyacı olduğunun altını çizdi.
Dikili eski Belediye Başkanı Osman Özgüven’in, yaşadığı yargı sürecini ve kent konseyleri ile ilgili düşüncelerini, görüşlerini Recep Kenan aracılığı ile aktardığı söyleşi;
*Dikili’de, Belediye Başkanlığınız sırasında, sonrasında ve bu güne kadar yaşanan süreci anlatır mısınız?
Dikili’de Belediye Başkanlığı başladıktan sonra; dostluk, barış, dayanışma Türk – Yunan ile ilgili olarak önemli çalışmalarımız oldu.
Ayrıca Dikili festivalleri 12 Eylül sonrası o karanlıkta demokrasi platformuydu adeta. Daha sonraları, Dikili’de suyun ücretsiz olarak dağıtılması ve bu günkü iktidarın hoşuna gitmeyen bir takım, (onlara göre) olumsuzlukların yaşanması belli yerlere getirdi bizi.
Suyun ücretsiz verilmesi ile ilgili olarak; biz 13 ton suyu ücretsiz verdik. Kullanılan suyu 13 tondan sonra ücretlendirdik. Bu konu ile ilgili olarak iki yıl yargılandım. Bana ceza veremediler. Veremediler. Vermediler demiyorum. Kamuoyu baskısı ağır geldi. Kamuoyu baskısına dayanamadılar doğrusu. Tam ceza verecekleri bir zamanda berat ettim, bu konuda uzun bir yargılama süreci sonrasında.
Ama gelmiş olduğumuz noktada, hiç yapmadığım bir ihaleden bana ceza verdiler. Bu ceza sadece bana değildi. Encümen üyelerimize, komisyon üyelerimize 5 er yıl onlara 10 yıl da bana ceza verdiler.
Bana iki dosyadan ceza verdiler. Ben de hak etmediğim bu cezayı çekmeyi uygun görmedim doğrusu kendime göre. İsveç’te 6 ay kaldım. İsveç’te yaşadığım süre içerisinde 4. Yargı Paketi gündeme geldi. 4. Yargı Paketi’nin gündeme gelmesi ile ihaleye fesat karıştırma cezaları düşürüldü. Bunun sonucunda cezam kalktı.
Bunun üzerine ben geldim. Şu anda göreve dönmem lazım. Ancak, İç İşleri Bakanlığı göreve dönme sürecini uzatmaya çalışıyor. Bu cezanın 4. Yargı Paketine uyarlanması gerekiyor. Benimle ilgili yeniden yargılama başlatıyor gibi, yeni bir süreç başlatıp zamanı uzatmaya çalışıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar biz kavgamıza, mücadelemize devam edeceğiz. Ben bir bireyim. Bu gün Türkiye’de 10 binlerce insan içerde, yatıyor. Bu nedenlerle yahut ta buna benzer değişik nedenlerden. Hiç hak etmedikleri halde. Ben de bunlardan biri olarak kabul ediyorum kendimi. Asla yılmıyorum. Asla korkum yok. Mücadelem sonuna kadar devem edecek.
*Ataşehir’de düzenlenen Türkiye Kent Konseyleri Platformu Yürütme Kurulu Toplantısı’na konuk olarak katıldınız. Kent konseyleri ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ben kent konseylerini önemsiyorum. Kent konseylerinin belediye başkanlarından bağımsız çalışması gerektiğine inanıyorum. Kent konseylerinin sivil toplum örgütleri ile birlikte, ortaklaşa; onların da katılımıyla, yeni düzenlemelerle, yeni çalışmalarla hayata geçmesini istiyorum. Bazı belediyelerin başkanları kent konseyinin de başkanı. Bunu doğru bulmuyorum asla. Belediye başkanları ve belediyeler kent konseylerinin düşüncelerini, önerilerini alan bir kurum olmalı.
Sokaklardan, mahallelerden başlamalı örgütlenmeler. Sokak ve mahalle örgütlenmeleri olmalı. Ayrıca sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının içinde olacağı, hepsinden temsilciler bulunacağı bir kurum olmalı. Bu kurum özgür çalışmalı. Özerk bütçeleri olmalı. Bu özerk bütçeler, belediyelerin bütçelerinden pay ayırarak oluşturulmalı. Belediye başkanı o bütçeye müdahil olmamalı. Belediye meclis üyeleri de kent konseyinde olmalı. Yani buna benze çokça düzenlemeler yapılmalı yapılacak çalışmalarla.
Biz geçmişte halk meclislerini kurmuştuk. “Hoop dediler, siz ne yapıyorsunuz? Belediye meclis üyeleri var. Halk meclisi mi olurmuş? Örgüt mü kuruyorsunuz?” gibi. Bu konuda da soruşturmalar yargılamalar yaşadık, atlattık. O zaman her mahalleden, her dünya görüşünden insanların olduğu bir meclisti Halk Meclisleri. Dağıttılar.
Sonradan Kaymakamların başkanı olduğu Kent Meclislerini kurdular. Kent meclisleri çok fazla yaşamadı. Çünkü Kaymakamın başkanlığında olamazdı. Kaymakamın başkanlığında muhtarlar, kaymakamlığa bağlı memurlar vardı kent meclislerinde. Burada Kaymakamın ve kurumun sözü geçer durumdaydı. Onlar da yaşamadı. Kent Konseylerini kurdular sonra. Kurmak zorunda kaldılar.
Çünkü iktidarlar kendilerine muhalefet edilmesini istemiyorlar. O yüzden ben kent konseylerinin içinde iktidar temsilcisinin de olmasından yanayım. Onlar da olsun. Yani kent konseyini benimseyen muhalefet temsilcileri daha fazla görülüyor. İktidar temsilcilerinin de bu kent meclisinde söz sahibi olması, görüşlerini orada dile getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
*Kent konseyi yönetimi kentin bütününü kapsamalıdır diye ifade edebilir miyiz?
Kesinlikle… Bütün kenti kapsamalıdır. Ayrı bir parti gibi, ayrı bir kurum gibi değil. İktidarın ve tüm siyasi parti temsilcilerinin olacağı bir meclis olmalıdır kent meclisi. Kent meclisinin tabii ki bir yönetimi olmalı. Ama bir siyasi parti gibi çalışmamalı. Yani halkın mahallesindeki sokağın yapılması o mahallede yaşayanları ilgilendirir. Her mahalle kendi sorunu ile ilgilenir.
Yahut ta esnaf içerisindeki bir takım eksiklikler, yanlışlıklar o esnafları ilgilendirir. Ya da oradan alışveriş yapan insanları ilgilendirir. Bunların tümünün temsilcilerinin olacağı, çok sayıda yöneticileri olan bir kent konseyi yasası çıkarılmalı.
“Ben iktidarım. Ben bir kent konseyi yasası çıkardım. Onu onayladım.”olursa bu kent meclisi olmaktan çıkar diye düşünüyorum.
* Toplantıda, Kent konseylerinin doğrudan demokrasinin uygulandığı alanlardan biri olduğu ifade edildi. Sizde katılır mısınız bu görüşlere?
Tabiî ki… Kent konseyleri o kentin sorunlarını dile getirmeli. Yani şunu açıkça söyleyeyim; bu gün meslek organlarının örgütleme biçim bu günkü iktidara karşı gibi görünüyor. Meslek odalarını hemen ortadan kaldırmaya kalkıyor iktidar. Kent kendini yönetmeli. Buna müdahil olmamalı iktidarlar.