24 günlük Adalet Yürüyüşü sonrası Maltepe’de “adalet arayıcısı” milyonlarla buluşan Kemal Kılıçdaroğlu 10 maddelik “Adalet Çağırısı”nı okuyarak katılımcılara onaylattı.
Recep Kenan/itvhaber.com
Maltepe Mitinginde “Adalet Çağrısı” yaptığı manifestonun adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlandığı kaydederen Kılıçdaroğlu, bildirinin hayata geçirilmesi ile ilgili yetkililere uyarı yaparak; vatandaşlar ve STK’lara da bildirinin hayata geçirilmesi için mücadele çağrısı yaptı.
HUKUKA VE ANAYASAYA SAYGI, ADALETİ SAĞLAMANIN İLK KOŞULU
Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Mitinginde “Adalet Çağrısı” yaptığı manifestonun; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlandığının altını çizerek; “Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur” şeklinde konuştu.
10 MADDELİK “ADALET ÇAĞRISI” METNİ OKUDU
“Maltepe Çağrısı, Adalet Çağrısı” metni okuyan, dikkatle dinlenmesini isteyen Kılıçdaroğlu, ortak arzuların yansıtıldığını vurguladığı 10 maddelik bildiri ile tarihe not düşüldüğünü kaydederek, “-Ben de Maltepe Meydanına gittim- diye torunlarımıza, çocuklarımıza anlatacağız. -O tarih yazılırken ben de oradaydım- diyeceğiz, -Birlikteydik orada… Milyonlardık orada, bir aradaydık orada… Barış istiyorduk, huzur istiyorduk, kardeşlik istiyorduk, adalet istiyorduk, hak istiyorduk, hukuk istiyorduk- diyeceğiz” ifadelerini kullandı.
BİZ, SADECE VE SADECE ADALET İSTİYORUZ
“Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüzbinler, milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz” diyerek 10 maddelik “Adalet Çağırısı”nı okuyan Kılıçdaroğlu, manifestoyla; “Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz. Biz, 25 gündür, on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız ‘Hak, Hukuk, Adalet’ talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz. Biz, siyasete ve toplumsal yaşama Adalet Yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz” şeklinde taleplerini dile getirdiklerini kaydetti.
ADALET HAKTIR. BİZ HAKKIMIZI İSTİYORUZ
“Adalet bir haktır. Adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz” diye konuşan kılıçdaroğlu, “Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür” dedi.
KILIÇDAROĞLU’NUN 10 MADDELİK “ADALET ÇAĞRISI”
Kılıçdaroğlu konuşmasının “Adalet Çağırısı” yaptığı bölümünde 10 maddeyi tek tek sıraladı.
Kılıçdaroğlu’nun, “adalet arayışıyla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız” olarak belirlediği ve milyonlara onaylattığı 10 maddelik “Adalet Çağırısı”:
- 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
- İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
- Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
- Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
- 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
- 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
- OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
- Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
- Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
- Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
YETKİLİLERE UYARI, STK VE VATANDAŞLARA MÜCADELE ÇAĞRISI
Kılıçdaroğlu yetkililere uyarılarını ilettiği bildiriyi hayata geçirmek için ise STK ve vatandaşların desteğini istediği konuşmansın son bölümünde şu ifadelere yer verdi;
“Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.”