CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birçok STK, vakıflar, sendikaların katıldığı Ankara’daki “Büyük Buluşma”da 16 maddelik konuları içeren çağrıda bulundu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Büyük buluşma” toplantısında
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birçok STK, vakıflar, sendikaların katıldığı “Büyük Buluşma”da konuştu. 16 maddelik çağrıda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, STK’lardan destek istedi. Son olarak anayasa tartışmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Sorun darbe yasasından kaynaklanıyor. Darbe hukukunu bütünüyle ele alacağız” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla “Türkiye’nin Geleceği İçin Büyük Buluşma” çağrısı toplantıda konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“TÜRKİYE’Yİ HEP BERABER KRİZDEN NASIL ÇIKARABİLİRİZ”
“Sizden sadece bir isteğim var. Beni dikkatle dinleyin. Bu bir siyasal partisinin toplantısının ötesinde, Türkiye buluşmasıdır. Burada CHP’nin görüşlerini değil, Türkiye’yi hep beraber içindeki krizden nasıl çıkarabiliriz, bunun toplantısı olacaktır.
Vatandaş siyaset kurumunda, hükümetten ne ister? İyi bir yönetim ister, ahlaklı, adaletli yönetim ister. İş ister, çocuğunun iyi bir eğitim almasını ister. İşsizlik ve yoksulluk olmasın ister. Bunları iktidar vermek zorundadır. Hangi gerekçelerle bunları niye karşılayamadığını anlatmalıdır. Vatandaş her kuruş verginin nerelere harcandığını bilmek ister. Vatandaş yolsuzluk da istemez; saydam, düzgün bir devlet ister. Hesap vermek onurlu bir görevdir ve siyaset kurumunun temel görevidir. Hiç kimsenin etnik kimliği, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirilmesi istemez vatandaş. Hepimiz eşit yurttaş olarak bu toplumda berberce, kardeşçe, uygarca yaşayacağız; vatandaş bunu da istiyor.
Konuşmamı iki ana eksende yapacağım. Birinci bölümde 14 yılda Türkiye ne hale geldi. Bu tabloyu ortaya koyarken, dışarıdakiler bizi nasıl görüyor bunu önünüze koyacağım. İkinci bölümde ise nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa.
2002’DEN BUGÜNE
13 yıldır demokrasimiz kan kaybediyor. Anayasaya göre seçilip gelen bir kişi, anayasa bana uygun değildir diyorsa, bir sivil darbenin ön hazırlıkları yapılıyor. Hani şu, yasama ve yargı organı için ayakbağı diyorsa, güçler ayrılığı ilkesini reddediyor, anayasayı askıya alıyorum demektir. Bunları bilirsek, Türkiye’nin hangi istikamette olduğunu bilmiş olacağız.
Bir toplumda yolsuzluk yapmak, devlet malını çalmak, kul hakkı yemek, bu günah bile sayılmıyorsa, geldiğimiz sürecin değerlendirilmesi lazım. Yolsuzluk yapanların yukarılara tırmandığı bir ülkede ahlaki yozlaşma da olur. Vatandaş neden itiraz etmiyor? Vatandaş evine nasıl gideceğiniz, evde tencere kaynayacak mı onun hesabı içinde. Vatandaş borç batağı içinde. Normal vatandaş haberleri televizyondan izleyemez halde.
2002 Yazar kasanın atıldığı tarih. İşsizlik vardı. Esnaf perişandı. O dönemde bile işsizlik yüzde 8. Şimdi işsizlik yüzde 10,6. O dönemden daha yüksek. Her 4 üniversite mezunundan 1’si işsiz. Yüzlerce atama bekleyen öğretmen var. İşsizin olduğunu bir evde huzur olmaz. Bu bizim sosyal yaramız. 6 milyondan fazla işsizimiz var.
2002 krizin olduğu dönem karşılıksız çek tutarı 2,2 milyar lira. 2015’te karşılıksız çek oranı 27,3 milyar lira. Ticaretin içinde bulunduğu açmazı düşünün. 2002’de protesto edilen senet 800 milyon lira, 2015’te 10,1 milyar lira. Ticareti görüyorsunuz değil mi? Esnafın, tüccarın hangi baskılar altında olduğunu görüyorsunuz. Korkudan kimse sesini çıkaramıyor. Neden ekonomi kötüye gidiyor diyemiyorlar. Rahmetli Ecevit döneminde söylüyorlardı, demokrasi vardı, özgürlük vardı. Korkunun ölüme faydası yoktur, öleceksek yiğitçe öleceğiz.
2002’de icra dairelerinde dosya sayısı 8,6 milyon. 2015’de 23,8 milyon. 2 kişiden 1’i icra dairesinde. İcra dairesi sayısını artırıyorlar yine yetmiyor.
2002’de banklara borç 6,6 milyar lira. 2015’te 381,9 milyar lira. Artış oranı dünyada bir rekor. Yüzde 5682. Bu vatandaş şimdi ne düşünecek? Siyasi tutsak haline gelmiş. Akşama kadar düşündüğü konu bankadan kendimi nasıl kurtarırım.
2002’de çiftçilerin borcu 5,1 milyar lira. 2015’te 61,1 milyar lira. Anayasanın 45. maddesi: Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerin üreticinin eline geçmesi için gerekli tedbirleri alır. Anayasa çiftçi için söylüyor. iki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türkiye saman ithal eden ülke haline geldi. Türkiye yurtdışından et ithal etmek zorunda kaldı. Tarım kanunun 21. maddesinde, milli gelirin yüzde 1’i oranında devlet çiftçiyi destekler.
Bunların olduğu bir Türkiye’de ahlaki yozlaşma olur. Spartalılardan söz edeceğim. Spartalıların bir özelliği var. Yakalanmadan çalmak, maharetle yapılan hırsızlık tasvip edilen bir kahramanlıktır. Devleti soyanların, kul hakkı yiyenlerin devletin tepe noktasına çıktığını biliyoruz değil mi? Bunlar Türkiye’yi ilkel çağ devrine hapsetti.
14 yılda fuhuştaki artış yüzde 790, cinsel taciz yüzde 449, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678. Uyuşturucu bağımlılığı yaşı 10’a düştü. Çocuklara bira verdiler diyorlardı, şimdi okul bahçelerinde bonzai satılıyor. Gelecek kuşakları mahvediyorsunuz. Antidepresan ilaç kullanımı 26 milyon kutuyu geçti. 2 kişiden 1’i antideprasan ilaç kullanıyor. Kadına yönelik şiddet yüzde 1400. Bir aileyi yoz bir kültüre teslim ederseniz, çocukları uyuşturucu batağına, kadınları fuhuş batağına sürüklerseniz kadına yönelik şiddet artar. 0 terörle devraldılar, her gün şehit haberi geliyor. Sorumlusu kim? Hükümet, terör örgütüne açıkça yardım ve yataklık yapmıştır. Bunlar için kimse bizi mahkemeye vermiyor. Suçlarını çok iyi biliyorlar.
İzlediği yanlış dış politikayla Türkiye tüm dünyayla sorunlu hale geldi. 5 ülkede büyükelçimiz yok. Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Bu tablo Türkiye’de yaşanan tablo. Bu rakamların tamamı devletin ürettiği rakamlar.
DÜNYA BİZİ NASIL GÖRÜYOR?
Dünya bizi nasıl görüyor? Basın özgürlüğü endeksinde 2002’de 99’uncu sıradaydık. Bugün 149’uncu sıradayız. Biz basın özgürlüğünde sınıfta kalan bir ülkeyiz. 30 gazeteci hapiste, pek çok gazeteye el kondu, birçok gazeteci işsiz. Kararı veren hakim siyasi otoritenin sopasını elinde taşıyan bir kişidir. Doğru haber yaptı diye gazeteciler hapse atılmaz.
Cinsiyet eşitliği vakfından, 145 ülke arasında 2006’da 105’inci sıradayız, şimdi 130’uncu sıraya geriledik. Küresel kölelik endeksinde 105’inci sıradayız, demokrasi endeksinde 97’nciyiz. İnsani gelişmişlik endeksi 72 sıra. Ekonomik özgürlükler endeksinde, 79’uncu sıraya düştük. Yolsuzluk endeksinde 66’ncı sıraya düştük. Küresel rekabet endeksinde 51’inci sıraya düştük. Hukukun üstünlüğü endeksinde 21 sıra geriledik.
Bütün bunun tek bir nedeni var. Tek bir sorun var. O sorunun adı yönetim krizidir. Cumhuriyet tarihi en derin krizlerden birini yaşıyor. Kimin başkan, kimin başbakan, kimin bakan kimin müsteşar olduğu belli değil.
Devletle hükümet arasında temel fark vardır. Devlet bakidir. Hükümet devleti yönetmek üzere gelir. 14 yılda AKP, şu anda bir devlet partisi konumundadır. Polisi, hakimi, valisiyle bir devlet partisidir. STK’nın, sendikaların, partilerin yapacaklarının sınırları aşılmıştır. Bu mücadele AKP devleti ile yapılacak bir mücadeledir.
Bu süreç bir partinin sorunu olmaktan çıkmıştır. Bu süreç güçlü bir sosyal devlet isteyen bütün kesimlerin ortak sorunudur. Düşüncelerimiz farklı olabilir ama demokrasi, hukuka aynı yönden bakıyorsak beraber hareket etmenin zamanıdır.
Bu krizden nasıl çıkarız? Biz kendi ülkemizde birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları birinci sınıf demokrasiye layıktır, bu isteğimizi yerine getireceğiz.
16 MADDEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
- Yargı bağımsızlığını savunarak.
Bir ülkede yargı bağımsız ve tarafsız değilse, demokrasi askıya alınmıştır. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adalet mülkün temelidir. Adaleti yıktığınız anda o ülkeyi yok etmiş olursunuz.
Bütün bunların nedeni darbe hukukudur. Darbe hukuku toplumu bugüne taşıdı. 12 Eylül sonrası DGM’ler kuruldu. Hem sivil, hem askeri mahkemeler. Sonra adını değiştirdiler özel yetkili mahkemeler dediler, sonra sulh ceza hakimlikleri dediler. Birilerinden talimat alıp yerine getiren bir hukuk sistemi oluşturuldu. Birisi Anayasa Mahkemesi kararına uymam diyor. Anayasa sayesinde yukarıya çıkmış bir kişinin Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum demek ne demektir? Çok farklı bir kişilik. Bu tür kişilikler ülkeleri felakete götürür. Hitler’in anılarına bakın, yaktıklarına bakın; şimdi aynı model Türkiye’de hayata geçirilmek isteniyor. Yargı hepimizin can ve mal güvenliği demektir. Can ve mal güvenliğini kaldırığınız andan itibaren kaosa hizmet edersiniz. Makul şüphe ile gözaltına almak. 21. yüzyılın Türkiyesinde adaletten söz ediyorum. Yargı bağımsızlığını savunacağız.
- Konu medya özgürlüğü.
Medya özgür değilse, o toplum özgür değildir. Buna izin vermememiz lazım. Medya çağdaş devletlerde dördüncü güçtür. Bu ayağı kaldırırsak, sağlıklı haber alma kaynaklarımız kapanmış olur. Gazeteler kapanıyor, uydudan çıkarılıyor televizyonlar.
Anayasa’nın 28. maddesi diyor ki, basın hürdür, sansür edilemez. Daha ne desin. Basın hür mü hayır, sansür ediliyor mu evet. Neye göre yapılıyor, darbe yasalarına göre yapılıyor.
- Milletin vekillerini millet seçsin.
Lider sultasına son vermemiz lazım. Ön seçime gideceğiz, millet kendi vekillerini seçecek, kendi iradesini parlamentoya gönderecek. Milletvekili özgür iradesini kullanamıyor. Yürütmenin arka bahçesine dönüşmüş, siyasi iradesi olmayan bir güç. Bu TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yürütmüş bir meclistir.
- Milli irade TBMM’ye tam yansımalı.
Yüzde 10 seçim barajını askerler koymuş. Bunu savunan darbecilerdir. Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı Meclis’e gelsin. Farklı düşüncelere ortam hazırlamalıyız.
- Yurt dışı seçim çevresi oluşturulmalı.
5 milyondan fazla vatandaşımız var. Onların sorunlarını Türkiye’deki vatandaşlar dile getiriyor, niçin? Oradan da milletvekili TBMM’ye gelmeli ve sorunlarını dile getirebilmeli.
- Düşünceyi açıklama özgürlüğü.
İnsan aklı, 21. yüzyılda en stratejik madde olarak bilinir. Olağanüstü bir olayla karşı karşıyayız. Eğitimle biz insan aklının daha nitelikli çalışmasını isteriz. Düşünceyi açıklama özgürlüğü toplumun gelişmesinin temek dinamiğidir. Anayasanın 26. maddesinde herkes düşünce ve kanaatlarını tek başına, veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir diyor. Aydınlar bir bildiri yayımladılar neredeyse idam sehpasını göstereceklerdi. Düşünceyi eleştirebilirsin, katılmayabilirsin ama yasak kabul edilemez.
- Toplantı ve gösteri hakkı.
İnsanlar neden gösteri yapar, seslerini duyurmak için. Meydanlar insanlar düşüncelerini özgürce açıklasın diye vardır. Anayasa’nın 34. maddesi, herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Şimdi 2 kişi yan yana yürüyemiyor. Geldiğimiz noktaya bakın, darbeciler bile bunlardan daha iyiydi.
- Üniversitelerin özerk olması.
Özgür ve özerk olmalı. Bilimsel, idari ve mali özerklik olmalı. Gençler üniversite yönetiminde söz sahibi olmalı. Bir ülkenin üniversiteleri bilgi üretmiyorsa, o ülkenin gelişme şansı olmaz. Bilgi üretmesi için her türlü düşüncenin özgürce tartışılmalı. YÖK belasından da kurtulmak lazım.
- Örgütlenme özgürlüğü.
Bir toplum örgütlenemiyorsa, sendikalar, STK’lar, vakıflar bir araya gelemiyorsa o ülkede demokrasi olmaz. Bir ülkede ne kadar çok STK varsa, o ülkede demokrasi o kadar güçlü demektir. Anayasa madde 51, sendika kurma hakkında hiç kimse sendikaya üye olmaya ya da ayrılmaya zorlanamaz diyor. Taşeron işler sendika kurabiliyor mu? Bunlar darbe dönemi yasalarıdır. Darbe yasalarının değişmesi lazım.
- Siyasette ahlak.
Siyasetçi en az güven veren konumunda. Yolsuzluk, malı götürme, yandaşa ihale onda. Siyasi ahlak yasası mutlaka çıkmalı, siyaset kirli olmamalı. Anayasanın 112. maddesi görev ve sorumluluk diyor. Ankara’da bomba patladı 102 çocuğumuz hayatını kaybetti, kimse sorumluluk almadı. Çalışmıyor bu madde, çünkü siyasette ahlak yerlerde sürükleniyor.
- Güçlü bir sosyal devlet.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir sosyal devleti inşa edebilirse, gerçek anlamda demokrasiyi inşa etmiş oluruz, sosyal devlet çok önemlidir. Anayasa’nın 60. maddesinde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir der. Lütuf değil, haktır. İşsizliği, yoksulluğu gidermek zorundasın. Vatandaş bu hakkının farkında değil. STK’lara, sendikalara iş düşüyor. Sosyal devlet üreten devlet demektir. İşsizliği, yoksulluğu ortadan kaldıran ülke demektir. Türkiye bilgi toplumunu yakalamak zorunda. 2002’de Türkiye nüfusunun yüzde 1’i tüm servetin yüzde 39’una sahipti. Bugün toplam servetin yüzde 54,3’üne sahip. Biz refah devletini güçlü kılmazsak, önemli adımlar atamamış oluruz.
- Doğa haklarına saygı.
Bütün canlılara saygı gösteren bir siyasal anlayışı Türkiye’ye getirmek zorundayız. Anayasa’nın 56. maddesinde, herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir diyor. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesi önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir diyor. Taksim’i düşünün. Cerattepe Artvin. Doğayı savunuyorlar.
- Kanun önünde eşitlik.
Bütün vatandaşlar kanun önünde eşittir. Anayasa madde 10: Herkes kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bunun yaşama geçmede yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanıyamaz diyor.
- Toplumsal barış.
Biz Osmanlı’dan devraldığımız bir ülkeyiz. Dördüncü bir devrime hazırlanmak zorundayız. Bir arada özgürce yaşamalıyız. Barışımız dinamitlenmiş durumda. Kürt sorununun çözümü demokraside yatıyor. Adres TBMM’dir. Baştan söyledik, tuttuğunuz yol yanlış dedik. Baştan bizi dinleselerdi böyle bir sorun ortaya çıkmayacaktı. Ülkenin bir tarafı kan gölüne dönmüşse, huzur gelmez, bu en çok terör örgütünün işine gelir. Kan akıtmak teröre hizmettir. Herkesi kucaklamak zorundayız.
- Organ mahkemesine ihtiyaç var.
Güçler arasında bir uyuşmazlığı çözecek bir mahkemeye ihtiyaç var.
- Türkiye’yi Ortadoğu batağından çıkarmak zorundayız.
Yeter artık. Yurtta barış, dünyada barış neyimize yetmiyor? Ortadoğu halkları Türkiye gibi olmak istemiştir. Tüm İslam dünyasının örnek ülkesiyken, İslam dünyasının düşmanı haline geldik.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Diyorlar ki anayasa yapalım. Bu darbe anayasasıdır, özgürlükçü bir anayasa yapalım. Sayın Davutoğlu’na mektup yazdım. Sorun darbe yasasından kaynaklanıyor. Darbe hukukunu bütünüyle ele alacağız, Anayasa’nın ilk dört maddesi bizim için vazgeçilmezdir. Biz parlamentoda olduğumuz sürece arzu ettikleri düşüncelerin hiçbirisini gerçekleştiremeyecekler.
Özetle biz, birinci sınıf demokrasi, halkına hesap veren siyaset, temiz siyaset istiyoruz, güçlü bir sosyal devlet istiyoruz. Çocuklarımızın en nitelikli eğitim aldığı bir Türkiye istiyoruz. Tasada ve kıvançta bir olmak istiyoruz. Herkesin sokakta özgürce gezdiği bir Türkiye istiyoruz. Bağımsız ve tarafsız bir yargı istiyoruz. Biz tek cümleyle insanca yaşamak istiyoruz. Türkiye’nin yarı açık cezaevine dönmesini istemiyoruz. Taleplerimi aktardım STK’lara, sendikalara, vakıflara… Düşünlerimiz, dünya görüşlerimiz farklı olabilir ama asgari müşterekleri olan bir toplum olmalıyız. Biz haklıyız, kendimizi değil; ülkemizi, çocuklarımızı, torunlarımızı düşünüyoruz.
HABERTÜRK