İçişleri Bakanlığı, salgında
ekonomik sıkıntı yaşayan yardıma muhtaç vatandaşlara bağış kampanyası nedeniyle
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlattı.
İçişleri Bakanlığı, salgın yüzünden ekonomik sıkıntı yaşayan
yardıma muhtaç vatandaşlara destek için İBB tarafından başlatılan bağış
kampanyası nedeniyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlattı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara büyükşehir Belediye
Başkanı Mansur Yavaş hakkında da soruşturma başlatıldığı haberini aldıklarını
kaydetti.
SÖZCÜ’den Özlem Güvemli’ye konuşan İmamoğlu, Vakıfbank’ta
hâlâ bloke edilmiş durumda olan 900 bin liralık bağış parasını hatırlatarak
“Soruşturma yapabilirsiniz. Ama kalkıp vatandaşa ait bir parayı bankada bloke
etmek çok aciz, çok zavallı bir tavırdır. Korkuyla yapılmış bu işlem bankacılık
tarihinin kara lekesidir” ifadelerini kullandı.
Tekrarlanan seçim nedeniyle iki kez İBB Başkanı seçilen
İmamoğlu, ilk mazbatasını alıp göreve başlamasının birinci yıldönümünde
SÖZCÜ’den Özlem Güvemli’nin sorularını yanıtladı.
Geçen bir yılı ve tüm dünyayı etkisi altına alan corona
virüsü salgını sürecini değerlendiren İmamoğlu, engellenen yardım kampanyası ve
Atatürk Havalimanı’nda yapımına başlanan sahra hastanesi ile ilgili çarpıcı
açıklamalar yaptı.
“BU DÖNEM DAHA ZOR”
İlk mazbatanızı
almanızın üzerinden bir yıl geçti. O dönemde İstanbul yerel seçim sürecinde
yaşananlar nedeniyle krizin merkeziydi. Bugün de salgın nedeniyle krizin
merkezi. 2 dönemi karşılaştırdığınızda sizin için hangisi daha zorlayıcı? Siz o
günlerde bir yıl sonrasını nasıl planlamıştınız?
Bu dönem, yola çıkma
dönemimiz olacaktı. Bütçesiyle, sıkıntılarıyla, eksikleriyle ya da durmuş
İstanbul şantiyeleri ile teslim aldığımız dönemden sonra o sıkıntıları aşmış ve
şu anda yeni döneme başlangıç yapacağımız bir periyot olarak düşünüyorduk. Ama
dünyanın hiç başına gelmeyen bir salgınla karşı karşıya kaldık. Zorluk
açısından karşılaştırdığımda, bu dönem daha zor.
Geçtiğimiz yıl yaşanan Türkiye’nin demokrasi mücadelesiydi.
Ayrı bir statüde değerlendirebiliriz. Ama bugün bahsettiğimiz şey bütün dünyayı
ve bütün insanlığı ilgilendiren bir konu. Siyasetin tamamen dışında bir konu.
Tarihi bir dönemin içindeyiz. Geçen yıl verdiğimiz mücadele Türkiye siyasi
tarihi açısından, idari tarihi açısından önemli milatlarından birisiydi. Ama şu
an konuştuğumuz şey insanlık tarihi açısından önemli bir konu.
“SİYASİ ACİZLİĞİN
ZİRVESİ”
31 Mart’ta yapılan
ilk yerel seçimin yıldönümünde de aynı gün salgınla mücadele için başlattığınız
bağış kampanyası İçişleri Bakanlığı genelgesi ile engellendi. İkisi arasında
bağ kurdunuz mu, yine o sıkıntılı sürece giriyoruz diye düşündünüz mü?
O sarmalın içinden hiç çıkamadık maalesef. Elbette benzer
bir duyguyu hissettirmedi değil. Ama birisi siyasi bir saha mücadelesiydi ama
bu yardıma muhtaç insanlara gönlünden kopan bağışı tamamen kanuni yöntemler
ulaştırma çabasının önüne set çekmek, “iyilikte yarışalım” kültürünün parçası
olduğumuz bu toprakların üzerinde böyle bir uygulama siyasi acizliğin zirvesi.
Benzer bir duyguyu yaşattı ama aslında şu an yaşanan daha vahim ve trajik bir
durum.
AKP’nin kriz yönetme
politikası: Muhalefetin yaptığını yap, istediğini yapma!
“BAKANLIK HAKKIMIZDA
SORUŞTURMA BAŞLATTI”
Vakıfbank’ta bloke edilen
hesaba yatırılan 900 bin TL’lik bağışın akıbeti ne oldu?
Şu anda hâlâ blokaj duruyor, hukuki başvurumuzu yaptık.
Mahkeme valilikten yanıt istedi. 15 gün süre verildi. Süre henüz dolmadı. Bu
eninde sonunda çözülecek. Şu anda bankaların yaptığı hukuksuz ve korkudan
yapılmış bir işlem. Korkuyla yapılmış işlem de bankacılık tarihinin kara
lekesidir.
Valiliğin yazdığı yazı da kara lekedir. Toplumun belediyeye
yaptığı bağışın önünün bu şekilde kesilmesi utanç vericidir. O imzayı kim
atmışsa utanmalı. Yanlış işlem görüyorsanız İBB Başkanı hakkında soruşturma
açarsınız. Ama vatandaşın bağışını bloke edemezsiniz. Kaldı ki hakkımızda bir
soruşturma açıldı.
Bağışla ilgili süreç hakkında soruşturma başlattı açtı
İçişleri Bakanlığı. Bakanlıktan bir müfettiş geldi soruşturmayı yapıyor.
Soruşturma yapabilirsiniz. Ama kalkıp vatandaşa ait bir parayı bankada bloke
etmek çok aciz, çok zavallı bir tavırdır. Buna yukarıdan aşağı kim müdahale
ettiyse, kim talimat verdiyse, kim imza atmışsa, o acizliğin o zavallılığın bir
parçasıdır.
Soruşturma ne zaman
başladı?
Geçen hafta cuma günü başlatıldı. Ankara’da da
başlatıldığını duyduk. Muhtemelen kampanya düzenleyen diğer belediyelere de
müfettiş gidecektir. Sadece bana açılmadı soruşturma.
“BAKIYORUZ,
İNCELİYORUZ CÜMLELERİ İLE GEÇİŞTİRİLİYOR”
İBB bünyesindeki İstanbul Vakfı adına yardım kampanyası
düzenlemek için İstanbul Valiliği’ne yaptığınız başvuru ne aşamada? Neden İBB
adına değil de vakıf adına başvuru yapıldı?
İstanbul Vakfı, İBB’nin Nurettin Sözen döneminde kurulmuş,
aktif şekilde sayın Recep Tayyip Erdoğan döneminde yardımlaşma adına
kullanılmış. Böyle bir vakfın yardım talebi bir haftadan uzun bir süredir
bekletilirken tahmin edebileceğiniz onlarca vakfa günlük anında izni veren
valiliğin niçin bizim başvurumuzu beklettiğini her gün sorguluyorum. Cevabını
bilmediğim için mi sorguluyorum? Hayır. Cevabını biliyorum da ülkem adına bazen
o kadar dip noktaya vuran bu duyguları sorgulamak zorundayım diyerek sorguluyorum.
Bu sorgulamamı fiili olarak da yerine getiriyorum. “Bakıyoruz, inceliyoruz”
cümleleri ile geçiştirilen bir süreç söz konusu.
Şu anda İBB’nin kampanya ile ilgili kavramlarının önüne set
kurulmaya çalışılıyor. Bu, İBB’nin yardım alamaması, bağış toplayamaması
anlamına gelmiyor. Biz hala bağış alıyoruz. Belediye bu kadar mücadele edilen
bir kurumsa yardım kampanyası için başvuruyu vakıfla yapalım o zaman dedik.
Sonucu bekliyoruz.
“BU YAPILAN SAHRA
HASTANESİ DEĞİL, İSTANBUL’A İHANET”
Atatürk Havalimanı’nda
yapılan sahra hastanesi çok tartışma yarattı. Mevcut binaların neden
kullanılmadığını, inşaatın yerinin neden değiştirildiğini biliyor musunuz, bu
konuda İBB bilgilendirildi mi?
Oradaki süreci bilmemeniz sizin ruhunuzu rahatlatıyor emin
olun. Ama benim oradaki süreci tamamen bilmem inanın hiddetimi arttırıyor.
Böyle bir yanlış süreç yönetimi olamaz. Önce inşaatın başladığı yer tümüyle
yanlıştı. Tepkimizi gösterdik vazgeçtiler. Paldır küldür havalimanının diğer
tarafına geçtiler. İki tane pisti mahvettiler. Ne yaptıklarını kendileri de
bilmiyorlar. İstanbul tarihine utanç olarak geçecek bir iş. Girişi çıkışı
mümkün olmayan, asla müdahale edilemeyecek bir alana bir sahra hastanesi adı
altında başka bir şey yapıyorlar.
Havalimanının güvenlik duvarını iki noktada yıktılar. Asker
var orada. Büyük bir maliyetle yapıyorlar. Bence Sağlık Bakanlığı da uzaktan
izleyip utanıyordur yapılandan.
Çünkü bu yapılan sahra hastanesi falan değil. Müdahale
edemiyoruz. Gereken her yere başvurularımızı yaptık, hukuki mücadele de
vereceğim. İstanbul’a ihanet ediliyor. Diyecekler ki zaten havalimanını
kaldıracaktık. Bugünün konusu mu bu? Bir taşla iki kuş vuralım mı diyorsunuz?
Sancaktepe’deki yer de sorunlu. Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş askeri bir
alan. Bence ulaşımı alakasız bir noktada. Kendi yerel yönetimleri bile
rahatsızlığını dile getirdi. Çok yanlış iki nokta. Hangi akılsız akıl devrede
bilmiyorum.
SALGININ BÜTÇEYE
ETKİSİ 5.5 MİLYAR TL
İBB’de salgını bağlı
olarak nasıl bir zarar tablosu ortaya çıktı?
Yaptığımız bütçe çalışmasına göre pandeminin 2020 yılı
bütçesinde yaklaşık 5.5 milyar lira civarında kayba neden olacağını
düşünüyoruz. Her gün geliri düşen, zarar eden bir büyükşehir belediyesi var. Bu
sadece İstanbul için algılanmasın.
Türkiye’nin vatandaşa dokunan bütün iş ve işlemlerin büyük
kısmını yürüten belediyelerdir. İBB’nin 5.5 milyarlık kaybı belki Ankara’da
üçte biridir, İzmir’de biraz daha azıdır ama Bursa’da da aynı şekilde kayıptır,
Gaziantep’te de kayıptır. Bu konuda Türkiye Belediyeler Birliği ne yazık ki
hiçbir girişimde bulunmuyor.
İktidar partisinin bir mensubu olabilirsiniz ama unutmayın
ki şehrinizin belediye başkanısınız. Sizi ya da bütün yerel yönetimleri
sıkıntıya düşürecek böyle bir süreci savunmamak çok kötü bir bakış açısı.
Mutlaka yerel yönetimlere bir katkı paketi hazırlanmalı.
İlçe belediyeleri bu süreçten büyükşehir belediyelerinden daha büyük bir zarar
görerek çıkacak bu süreçten.
“İNŞALLAH ŞAŞIRTIRLAR
BİZİ”
İBB bütçesindeki sosyal yardım payını arttırmak için
olağanüstü meclis toplanması gündemde. Diğer siyasi partiler ile uzlaşmaya
varıldı mı? Ne zaman toplanacak meclis?
Pek uzlaşma gözükmüyor karşı tarafta. İnşallah şaşırtırlar
bizi. Sabırla anlatıyoruz niçin istediğimizi. Zaten getirmek istediğimiz
konuların tamamı sosyal yardım ve bütçe ile ilgili.
Acil kararlar alıp dışarıda teminat altına aldığımız bazı
dış kredileri de kaybetmeme mücadelesi veriyoruz. Konuları komisyonlara
aktardık.
Aslında şu anda gördüğüm kadarı ile siyasi bir karar
bekliyoruz. Umarım olumlu bir karar verirler. Usul olarak direkt valiliğe de
gidip başvuru yapabilirdik. Ama siyasi uzlaşı ile gitme çabası ortaya koydum.
Uzlaşıyı sağlayıp vali beye gideceğiz ve izin yazımızı götüreceğiz. Ama bu
uzlaşma olmasa da valiliğe talebimizi ileteceğiz.
“BİZE VERSELERDİ
İSTANBUL’DA ŞU AN MASKESİZ EV KALMAZDI”
Maske dağıtımı ile
ilgili İBB’ye bir engel var mı?
Hayır, biz toplu taşıma noktalarında ücretsiz vermeye
çalışıyoruz. Ama Türkiye’deki maske stoğunu bakanlık bloke etti, hepsini aldı.
Biz şu anda dönem dönem maske bulamıyoruz.
İSMEK ile 1 milyona yakın maske üretmek için çalışmalara
başladık. Madem maskeyi stokladınız bunu PTT’den ilan ederek kargo ile
vatandaşa ulaştırma büyük bir külfet. Niye en büyük aracınızı kullanmıyorsunuz?
En büyük aracınız belediyeler. İstanbul’da bir büyükşehir belediyeniz, 39 da
ilçe belediyeniz var.
Yollayın bize, sahada vatandaşımıza dağıtalım. 1 haftadır 10
gündür başvuruda bulunmuş cevap alamamış milyonlarca vatandaşımız var. O gün
bize verselerdi bugün İstanbul’da maskesiz ev kalmamıştı.
“SAHADA DİRENÇ VAR”
Sağlık çalışanlarının
İBB’nin tahsis ettiği otel odaları var. Sağlık çalışanlarına İBB’den bu yönde
bir talepte bulunmamaları için baskı olduğu söyleniyor, size bu yönde bilgi
ulaştı mı?
3 binin üzerinde yatak kapasitemiz var, sağlıkçılara
çağrılarımızı açık yapıyoruz. Ama ne yazık ki sahada bunun olmaması yönünde
dirençler görüyoruz.
Duyuyorum ki hastanelerin başhekimleri, dekanları,
rektörleri sağlıkçılara yatak bulmakla uğraşıyor. O bizim işimiz. Biz onunla
uğraşalım. Siz sağlıkçıların sorunları ile hastane koşullarının iyileştirilmesi
için uğraşın. Ama burada başka duygular devreye giriyor. O duyguların kaynağı
da Ankara’daki kutuplaşma. Bunu Ankara’da çözüme kavuştururlarsa Türkiye daha
iyi bir sınav verecek.
“TALİMATLA GAZETE
ALAN BELEDİYELER GİBİ DAVRANMADIK”
Aniden sokağa çıkma
yasağı verilen geçtiğimiz hafta sonu dağıtım sorunu yaşayan Sözcü Gazetesi’nin
Halk Ekmek büfelerinde ücretsiz olarak dağıtılması birçok haksız eleştiriye
neden oldu. Siz Sözcü gazetesini neden ve ne şartlar altında dağıttınız?
Sözcü Gazetesi büyük oranda kendi imkanlarıyla Halk Ekmek
büfelerine gazeteleri bıraktılar. Vatandaş ekmeklerini alırken kendi iradeleri
ile istiyorlarsa Sözcü gazetesi aldılar. Bazı belediyeler de dağıttı. Ama
hiçbirimiz para vererek Sözcü gazetesi alımı yapmadık.
Yıllarca milyonlarca adet gazeteyi satın alıp dağıtma
talimatı verilen belediyeler gibi davranmadık. Yani bize ücretsiz olarak
gazeteler bırakıldı, vatandaş da kendi iradesiyle gazeteyi aldı. Bu olağanüstü
günde iletişime bir katkıydı.
Başka bir türlü yorumlanmasını şöyle düşünüyorum; kendi
yönetimleri boyunca bunu felsefe haline getirmiş insanların aynı eylemi
başkalarının da yaptığını düşünme psikolojisi. Bizim de Sözcü’nün de öyle bir
psikolojisi yok. Tümüyle samimi duygularla bizi arayıp ‘gazeteyi bastık, sokağa
çıkma yasağından haberimiz yoktu’ denildi. Ki bizim bile haberimiz yoktu
yasaktan. Basılan gazetenin nasıl dağıtılacağına ilişkin çare arayışıydı. Bu
çare arayışına katkı sunduk.
“YASAK BİTİNCE 1
MİLYON KİŞİ YOLA ÇIKTI”
Hafta sonu 2 günlük sokağa çıkma yasağının İstanbul’da
olumlu ve olumsuz etkileri nasıl oldu?
Zaten kötü başladı. O kötü atmosferin sağlık açısından nasıl
zarar verdiğini zaman gösterecek. Umarım vermemiştir. Umarım kimseye
bulaşmamıştır. Yüzbinlerce insan sokağa döküldü. Kadük bir iş oldu. Bugün
öncesinde açıklanmış bir sokağa çıkma yasağı var hazırlıklarımızı yaptık.
Vatandaşımıza duyuracağız. Bilim insanlarına göre 2 günlük sokağa çıkma yasağı
sağlıklı bir çözüm değil.
2 gün sokağa çıkma yasağının sona erdiği pazartesi gününde
neredeyse 1 milyon 100 bin civarında insan toplu taşıma araçlarını kullanarak
yolculuk yaptı. Bir önceki pazartesiye göre yüzde 20 artış yaşandı. İstanbul
gibi büyük şehirlere baktığımızda sıkı bir izolasyon ile sürecin
yönetilebileceğini biliyoruz.
“PARTİZANLIK
DÜŞÜNDÜĞÜMÜN ÇOK ÇOK ÜSTÜNDE”
Muhalefet partisinden
seçilmiş bir İBB başkanı olarak seçildiğinizde merkezi hükümetle sıkıntılar
yaşayacağınızı düşünmüşsünüzdür. Şu an merkezi hükümet ve cumhurbaşkanı ile
iletişiminiz tahmin ettiğinizden daha mı iyi, daha mı kötü?
Benzer bir dönemi ilçemde yaşamış bir belediye başkanıyım.
Bir gazeteye anlatılmayacak seviyede daha doğrusu seviyesizlikte olaylar
yaşadım Beylikdüzü’nde. Ama ben iyi niyetle “konu İstanbul, Türkiye’nin ve
Avrupa’nın en büyük şehri. Mutlaka bir noktada buluşuruz” diye düşünmüştüm.
Siyasi çekişme her yerde var, her dönemde olmuştur. Ama
mevzu bahis İstanbul olunca bir orta yol bulunur diye düşündüm. Ama seçim nasıl
bir travma yarattıysa siyasi iktidarda her gün başka bir gündemde boğuşur hale
geldik.
Bazen İstanbul, bazen İstanbul’un etkisiyle bütün CHP’li
belediyelere de yansımaları oluyor. Türkiyem adına üzülüyorum. Çünkü bir
noktadan sonra herkes kamusal mücadelesini verebilmeli. Ülkeme, şehre nasıl
fayda verebilirim diye düşünmeli. Yeni bir rejimin içindeyiz. Cumhurbaşkanlığı
sisteminin içinde atanmış bakanlar var.
Atanmış bakanların aynı zamanda siyasi birer temsilci hatta
onun da ötesinde siyasi söylemlerle iş yürütme çabası Türkiye için çok talihsiz
bir dönem. Aslında düşündüğümün çok çok üstünde bir partizanlık dönemini
yaşıyoruz.
“TÜRKİYE’DE VE
ŞEHİRLERDE UZLAŞI YOK”
Salgın süreci
yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mutlak ve mutlak uzlaşı ile kriz yönetilebilir. Şu an
Türkiye’de ve şehirlerde uzlaşı yok. Yani bir kurum korkmamalı İBB’nin
doktorlarına konaklama ihtiyacını karşıladı diye. Ya da bir kurum korkmayacak
büyükşehir belediyesinden destek istemeye. Bu kadar siyasallaşmış bir zeminde
kriz yönetmek zordur. Aksine uzlaşı çok önemli. Uzlaşı ve ortak aklı sağladığınızda
toplumda güven oluşturursunuz.
Toplumun uzlaşması için krizin başarı ile yönetilmesi için
Ankara’da bir uzlaşma sağlamak lazım. Bunu sağlayacak olan da yöneten kişidir.
Muhalefet ile iktidar ayrımı yapmadan bir masada pandemi sürecini yönetebilen
ülkeler var. Biz yönetemeyen ülkelerin ilk sıralarındayız. Hatta bugün bile
muhalefet-iktidar ilişkisini tartışıyoruz. Hatta iktidarı muhalefeti suçladığı
bir dönemi tartışıyoruz.