İstanbul
Milletvekili Emecan: “Evlerine ekmek götürmek zorundaki ücretli çalışana
“Evde Kal” demek, o insanlara ve bakmak zorunda oldukları ailelerine
“Aç Kal” demektir.”
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan: “Erdoğan
vatandaşından para isteyerek, onlara destek olmadığını göstermiştir.”
Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19)
en fazla ücretli çalışanları etkileyecek gibi görünüyor. Her gün, evlerine
ekmek götürmek zorunda olan milyonlarca ücretli çalışana “Evde Kal”
demek aynı zamanda o insanlara ve bakmak zorunda oldukları ailelerine “Aç
Kal” demektir.
İş yerleri kapanmadığı sürece işyerlerinde çalışan tüm
emekçilerimizin, işçilerimizin sağlığı tehlike altında olduğu gibi yasa gereği
onları denetlemekle sorumlu olan İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanlarımız da risk
altındadır.
Her gün birçok işyerinde denetim yapmak zorunda olan İSG
uzmanları, yeterince sağlık tedbiri alınmamış, sosyal ve fiziksel mesafe
kurallarından yoksun çalışmak zorunda olan iş yerlerinde çalışmalarını
sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle de o işyerlerinde çalışanlar gibi,
hem salgına yakalanma, hem de bu salgını yayma riski altında çalışmalarını
yürütmek zorunda kalmaktadır.
Birçok sektör, esnek çalışma düzenine geçmesine karşın
özellikle inşaat sektörü, şantiyeler çalışmaya aynı hızla devam etmektedir.
Güvenceli, güvencesiz sayıları milyona erişen inşaat işçisi, saha mühendisleri,
teknikerler ve buralardaki İSG uzmanları, aciliyetini bir türlü anlayamadığımız
bu şantiyelerde doğru düzgün önlemler alınmadan çalışmaya zorunlu olarak devam
etmektedirler.
Yasa ne diyor?
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13. maddesi
gereğince işverenler, iş yerlerinde çalışanların sağlığını korumak için gerekli
tedbirleri almak zorundadır. Yaşanan koronavirüs salgını nedeniyle tehlike
altında olan işçilerimiz, işyerlerinde iş sağlığı kurulu varsa bu kuruldan,
yoksa işverenden gerekli tedbirlerin alınmasını talep etme hakkına sahiptir.
Kanunda açıkça belirtildiği üzere gerekli tedbirler alınmadığı takdirde
çalışanların bu tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınma hakları
bulunması ve bu süre içerisinde de ücreti ve iş sözleşmelerinden doğan diğer
hakları saklı olmasına rağmen arkalarında devletin ve kanunun gücünü
bulamadıklarından, işlerinden de atılacakları korkusuyla, bu haklarını da kullanamamaktadırlar.
Bu süreçte sendikalar temsil ettikleri işçiler adına gerekli
çağrıyı yapmışlardır. Bu çağrı da iktidar tarafından dikkate alınmalıdır.
Aslında çalışanlar, işçiler, devlete güvenmeme konusunda
haksız da sayılmazlar.
Çünkü devlet gücünü elinde bulunduran Cumhurbaşkanı Erdoğan,
başlatmış olduğu bağış kampanyasıyla, bir IBAN üzerinden vatandaşından para
isteyerek, çalışanına yoksuluna ’’İşi bırak ben senin ihtiyaçlarını 3-6 ay
sağlayacağım’’ diyebilecek ekonomik güce sahip olmadığını da ne yazık ki
göstermiştir.
Bir de üzerine CHP’li Belediyelerin bağış hesaplarına kanuna
aykırı bir şekilde bloke koyarak, hem belediyelerin vatandaşına yardım etmesine
engel olmaya çalışmakta, hem de toplumu kutuplaştırarak her zaman yaptığı gibi
buradan beslenmeye çalışmaktadır.
İktidarı, ülkemizde hızla yayılmakta olan koronavirüs
salgınına karşı yapması gerekenleri yapmaya ve sorumluluğa davet ediyoruz.
Hiçbir aciliyeti olmayan şantiyeler başta olmak üzere,
çalışılması zorunlu olmayan sektörlerde çalışmalar derhal durdurulmalıdır.
Çalışmak zorunda kalanlar için ise işverenlerin gereken
sağlık koşullarını oluşturup oluşturmadığı denetlenmelidir.
Böylece virüsün yayılımı yavaşlatılarak çok zor koşullar
altında görevini yapmaya çalışan sağlık çalışanlarının da yükü hafifletilmiş
olacaktır.
İktidar, sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmeli,
bu süreçte işten çıkarmalar yasaklanmalı, işini kaybedenlere salgın riski
geçinceye kadar insanca yaşayabilecekleri bir ücret verilmeli, bu süreçte
zorunlu olan elektrik, su, ısınma gibi faturalar devlet tarafından
karşılanmalı, vergi ve ödenecek kredileri ertelenmelidir.
Tüm bunlar, milletten para toplayarak değil, devletin kendi
kaynakları ile sağlanmalıdır. Muhalefete kulak verirlerse kaynağın nerelerde
olduğunu biz söylüyoruz.
Anayasada, “Sosyal Devlet” olarak tanımlanan
ülkemizi yöneten iktidar, bu ilke gereği; yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe
yardım ederek, onlara insan onuruna yaraşır, asgari yaşam düzeyini sağlamak
zorundadır.